Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Türkiye'de tarım bitti' demek cehaletin değil, art niyetin işaretidir.
Tarımda her şey yolunda ilerliyorsa neden vatandaş ucuz meyve sebze, ekmek ve gıda ürünlerini pahalıya alabiliyor.
Veya bütçesi yeterli olmadığı için alamıyor. Tarımda gerilemenin sebebi üreticinin ürettiği ürünü maliyetinin altında satması ile başladı. Üretim için gerekli akaryakıta, gübre, ilaç ve ürünü toplamak için yapılan ödemelerinin sürekli artması üreticinin ürettiği ürünü maliyetinin üstünde sattığı taktirde bir sonraki yıl tekrar tarlasını veya arazisini ekebilecektir.
Çiftçinin bunu yapamaması çiftçinin arazisini ekmemesi veya bir başkasına kiralamasına neden olacaktır.
Tarım geriledikçe hayvancılıkta da gerilemeye başladı. Hayvancılık için gerekli ham maddenin fiyatı tavan yaparken et ve süt üretiminin aynı oranda artmaması hayvancılık yapanların işlerini bırakması ile son buluyor. Azalan üretim, talebin artması et ve süt fiyatlarında tavan yaptırdı.
Birkaç yıl önce gövde et alabilen bazı kesimler, eti gram ile almaya başladı. Süt ve yan ürünlerine pahalı olmaları nedeniyle dokunmak imkânsız.
Ülkede tarım ve hayvancılık yeterince desteklenmemesi birçok tarım ürünü ithal edilmesi çözüm getirmemiştir.
Et ve canlı hayvan ithali döviz ile ucuza alınmasına rağmen piyasaya KDV ve ÖTV uygulanarak sürülmesi et fiyatının artmasını da beraberinde getirdi. Bu yanlış uygulama vatandaşların evine et girmemesine neden oluyor. İyi de bunların hepsi başarılı bir tarım ve hayvancılık politikası sebebiyle mi yaşanıyor?
Toprağını işleyerek üretim yapmayan çiftçi tarım arazisini satarak başka bir alanda çalışmaya başlıyor.
Satılan araziler inşaat alanına dönüştürülerek ülkedeki üretim azaltılıyor. Söz konusu ürünler yabancı ülkelere ihraç edilerek, vatandaşın pahalıya meyve sebze ve hububat tüketmesine neden olunuyor.
Ekmeğin 200 gramının fiyatının birçok yerde on liranın üzerine çıkmasına vatandaşlar mı sebep olmuştur? Bütün olumsuzluklar yaşanırken ülkede yatırımın yapılamaması tarımın bitirilmesi, samanın bile ithaline neden oldu. İktidar yaptığı yanlış hamlelerin sebebini pandemi, dış ülkelerin manipülasyonları ülke ekonomisini bu hale getirdiğini gündemden düşürmüyor. Bir de iç mihraklar var ki, düşük maaş ve aylık alan vatandaşlar açlıkla terbiye edilirken teröristleştiriliyorlar.
Kamuda yapılan tasarruf programında üç yıla kadar istihdama yönelik yatırım yapılmayacak. Kamudan emekli olacaklar kadar çalışan alınacak.
Ülkedeki kötü gidiş TÜİK ile her şey mükemmel, uçuyoruz yorumlarına dönüşüyor.
İlginç olan bu uygulamanın üç yıl sürecek olmasıdır. Oysa yılın ikinci döneminde enflasyonun düşeceği sürekli tekrarlanıyor. Yılda 100 milyar TL tasarruf yapılacakmış.
Sadece faize yol, köprüler, hava alanları, şehir hastanelerinin müteahhitlerine dövizin bazlı ödemelerin üç trilyonun üzerinde olması vatandaşlardan saklanıyor.
Bir havuz düşünün yarım parmaklık üç çeşme ile doldurulmak isteniyor.
Havuzu altına ise on inçlik borunun açık bırakılarak suretiyle boşalırken havuzun dolması bekleniyor. Bu düşünce adamın birinin cevizleri hamamın kubbesine fırlatarak cevizleri kubbede durdurmasını umut etmesine benziyor.
Hukuk ve adaletteki sorun ise yeni anayasa yapılmak suretiyle çözülmeye çalışılıyor. Olabilir mi? Umutsuz vaka gibi görünüyor.
Vatandaşa saate bir değişen gündemle düşünme fırsatı verilmezken, uygulanacak tedbirlerin sonucuna odaklandırılıyorlar.
Hocanın dediği gibi ya tutarsa!