23 Nisan Ulusal egemenlik bayramı kutlandı, öyle bir zamanda ve öyle bir sahipsizlik içinde kutlandı ki, ulus ve o ulusu oluşturan unsurlar özelliklerini tam da yitirdikleri bir zamanda…
Bir ulusun varlığı yaşadığı coğrafyada o ulusu oluşturan unsurların ortak paydalarının olması ve belli bir toprak parçasını kendilerine ulus toprağı olarak kabul etmeleri gerekir o coğrafya da…
Dil birliği, inanç birliği, sosyal birlikteliği, geleneklerin birliği ve ekonomik bağımsızlık ile kültürel bağımsızlık…
Son yıllarda öyle bir hal aldı ki ulusal bağımsızlıktan söz etmek çok zor bir tabloya kavuşmuş oldu, Ümmet anlayışı içinde ulusal birliğin varlığından söz edilemez oldu.
Örneğin daha önce Osmanlının 72 millet olgusundan ulusal birliğe gitme kararı alan Cumhuriyet Türkiye sini kuran unsurlar, tek dil, tek millet, tek inanç ve tek devlet sloganı ile kurdukları bu ulus birlikteliği…
Büyük Ortadoğu projesi ve Arap baharı planları ile bölgemizde kurulan İşit yapılanması kısa bir sürede yakın komşularımızda bir ümmet imparatorluğunun kurulmasına neden oldu.
Bu yapılanma ile birlikte Suriye ve Irak ulus devletleri yerine bu İslam ümmet birliği kuruldu, bu kuruluşa ilk başlarda can ve mal ile destek veren Türkiye ulus devleti, daha sonra bu yapının bozulması için mücadele etmek zorunda bırakıldı.
Ama bunun en büyük sıkıntı ve sancılarını Türkiye ulus devleti yaşamakta ve kendi ulusal birliği üzerinde büyük bir yük bırakmış oldu.
Daha doğrusu Türkiye de ulusal birlik ve bütünlük tehlike altına girdi, bu güne kadar ulusal bütünlüğü korumaya ve tek dil, tek kültür, tek inanç yerleştirmeye çalışan siyasi yapı…
Ortadoğu ve Asya dan kopup gelen göçmen ve sığınmacıların istilasına uğradı, Arap, Fars ve Afgan yoksullarının istilasına uğrayan Ulus devlet, sadece demografik yapıyı değil, kültürel ve ekonomik yapıyı da yok etmek zorunda bırakıldı.
Büyük şehir varoşlarına ve hatta merkezine yerleşen bu unsurlar ulusal birliği bozduğu gibi, kültürel birliği ve sosyal yapıyı da yerle bir etti.
Bu gün bu göçlerin istilası altında, ne Türkçe olarak kabul edilen ulusal dil, ne Türk olarak kabul edilen ulus birliği ve bütünlüğünden söz edilebilir.
Arap dili ve kültürü, Arap yaşam stili, onların giyim ve kuşamı, onların yemek ve içmek kültürü, onların sosyal hayatı ve kültürel yapısı…
İşte ulus devletten çıkarak ümmet devleti haline dönüştürülen bir ülkede Ulusal egemenlik bayramından söz edilmesi mümkün görünmüyor!
Bu yüzden bu ulusal birlik ve egemenliği kuran Mustafa Kemal e onun dava arkadaşlarına bu gün ki iktidar pek saygı göstermiyor ve hatta bu bayramın anlam ve önemini benimsemiyorlar…
Bu gün dünya ekonomi sinde gelişmişlik sıralamasında üç puan gerileyen ve G 20 listesinden çıkan…
Bu gün devlet itibarı olarak CDS yani güvenilirlik puanı 700’lere kadar inen, yatırım yapılmaya ve yaşanmaya güven olmayan bir ümmet devleti haline dönüştürüldük.
Bu bazıları tarafından iyi ve hoş karşılanabilir, ama bu devletin asıl unsurları ulusal egemenlikten söz edemeyeceklerini çok iyi bildikleri için, bu bayram arifesinde, sığınmacı istilasını doğrudan işaret ederek, buna son verilmesinin yollarını aramaya çalışıyorlar.
Bundan sonra nasıl bir ulusal egemenlik kurarlar ve nasıl eski seviyesine ulaşırlar bilemem, her şeye rağmen ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun!