Dün ülkemiz, milletimiz ve geleceğimiz için çok önemli bir seçim yapıldı, bu seçim geleceğimizin, çocuklarımızın, istikbalimizin seçimi oldu.
Kimse bundan sonra ülkenin durumu ve idari şekli üzerinde yorum yapmasın, vicdanımızın sesini sandığa attık ve nasıl bir vicdana sahip olduğumuzu sandık açıldıktan sonra açıklanmış oldu!
Biz buna layık değiliz, biz bunu hak etmedik, biz bu değiliz demenin manası yok, biz nasıl bir vicdan sahibi isek o şekilde yönetiliriz.
Seçenekler iddia edildiği gibi, siyasilerin dediği gibi değil, tek bir seçenek yok, iki seçenekli bir seçim oldu ve sonuçları ortada.
Bugüne kadar, şikayet ettiğimiz, yoksulluk, adaletsizlik, eğitimsizlik, Din istismarcılığı ve bunun gibi bir çok olumsuz gördüğümüz uygulamalardan kurtulmak için iki seçenekli bir karar verme imkanı ortaya çıktı.
Bundan sonra olacaklardan şikayetçi olmak çözüm getirmez ve sizi haklı çıkarmaz, bundan sonra sistem ve iktidarından şikayetçi olmak haksızlık olur!
Biz nasıl bir vicdana ve inanca sahipsek, oylarımızla seçip bizi yönetmelerine izin verdiklerimiz de o vicdana ve o inanca sahip olacaklardır.
Bunun için demokrasinin en önemli unsuru olan sandık ve o sandığa konulan iradeler, bir ulusun kaderini belirleyen önemli uygulamalardır.
Bir daha böyle bir fırsat ele geçmez, belki bir daha sandık bile olmaz! Ama bu fırsatı kullanmak için, iyi bir vicdan ve iyi bir sorumluluk duygusuna sahip olmamız gerekirdi.
Günü birlik ve şahsi menfaatler peşinde mi sandığa gittik, yoksa gelecek ve toplumsal çıkarlarımızı gözeterek mi?
Eğitim sistemimizin çarpıklığı ve ilkesizliği mi, yoksa bu alanda kazandığının birkaç küçük menfaat kaynağı mı?
Yargı sistemimizin çarpık ve adaletsiz işlemesi mi yoksa senin çevrendeki birkaç yandaşının sağladığı yargısal ayrıcalıklar mı?
Ekonomik kriz altında inleyen kitlelerin menfaati mi, yoksa senin bulduğun bir parça menfaatin devamı için mi sandık başına gittin.
Ülkenin uluslararası arena da itibarsızlaşmasına ve güven sorunu yaşamasına mı oy verdin yoksa yurtta sulh ve dünya da sulh düşüncesi ile mi oy verdi?
İnancımızın gereği nasıl inandığımız ve inancımızın temelinin ne kadar sağlam olduğuna bağlı, gerçekten her şeyin Allah tan geldiğine mi inanıyoruz yoksa aracılarla saçma sapan değerlerle gerçek dışı tanrılara mı inanıyoruz!
Bu inancımız ve bu sosyal yaşantımız arasında en mükemmel ile en saçma olanın arasında tercihimiz yaptıktan sonra bu tercihe göre bir sonuç beklemekten başka bir çaremiz yok.
Bu yüzden dün itibari ile vicdanımızı, inancımızı, duygu ve düşüncemizi, geleceğimiz ve bu günümüzü yanımıza alarak bir tercih yaptık.
Her şeye rağmen buna katlanmalıyız, yani vicdanımızın sesine göre yaşamımıza ve gelecek hayatımız ile içinde olacağımız ortama karar vermiş bulunmaktayız, buna razı olmalıyız.
Vicdanımız ne kadar yaşam standardımızsa o kadar!
