Bu memleket gerçekten çok garip bir memleket ve çok vurdumduymaz bir topluluğa sahip, daha doğrusu sahipsiz...
Fakültemiz dediğim geçen yıl kurulma kararı YÖK ten çıkan ve bu sene altyapı, yokluğu nedeniyle öğrenci almayan Diş hekimliği fakültesi.
Biz il olarak birçok fırsatı kaçırdığımız gibi, Üniversite şehri olma fırsatını çoktan kaçırdık, hiç olmazsa trenin son vagonları olmak için, üniversitemize Tıp ve Diş hekimliği kazandıralım istiyoruz.
Bu şartlarda bir fakülte nereden bakarsanız öncelikle çok donanımlı bir binaya ve çok güçlü bir akademik kadroya, ardından da ekipman ve cihazlara ihtiyaç vardır.
Akademik kadro ise en zor olan aşama olup bunun için rektörümüzün bu kadroyu oluşturmasını bekliyoruz, makine ve cihazlar için ise siyasilerin ödenek için bastırması ve bina için bütçe ayrılması gerekir.
Buna rağmen yerli kaynaklarımız, yani öz kaynaklarımızdan da faydalanmak gerekir. Şu an Batmanlı olup diğer üniversite ve hastanelerde çalışan akademik kadroya şiddetle ihtiyaç vardır.
Bina olarak birçok vatandaşın gözüne batan ve yıllardır atıl durumda olan, eski bölge devlet hastanesinin binasının acilen tahsis edilmesi, tıbbı cihazlar içinde yerli iş damlarımızın ellerini ceplerine getirmesini bekliyorum.
İkinci sorunumuz ise gerçekten yıllardır kanayan yara haline gelen ilk ve orta öğretim kurumlarımızın sağlıksız çalışma ortamı.
Her sene büyüyen sorunlarla içinden çıkılmaz bir hal alan bu kurumun yönetim kadrosu maalesef sorunlara çözüm üreteceğine, sorunun kendisi olmaktadır.
Bu Pandemi döneminde yaklaşık iki yıldan beri öğrenci almayan bu binalar bu yıl kontrollü olsa da, kapılarını öğrencilere açtı.
Açması ile kapaması bir oldu, hemen aynı hafta içinde okulları onarıma alan İl Milli Eğitim müdürlüğü, adeta alay edercesine, eğitimi tam bir çıkmaza ve Arap saçına çevirdi.
Bu idareci ve mülki amirler sorun çözeceğine sorunun ta kendisi olmaktadırlar, bu haber üzerine inanın sorumlu bulamayacağız, il müdürlüğü valiliği, valilik bakanlığı, bakanlık bütçe yatırımı…
Uzayıp gidecek ve iş sarayda kitlenecek, bu yüzden bizim sorunları kamuoyu ile paylaşmamızın bir anlamı kalmıyor, her zaman her idareci masum ve günahsız, biri çıkıp ben bu sorunun sorumlusuyum ve istifa ediyorum demiyor.
Halk ne kadar eziyet çekerse çeksin, eğitim ne kadar durursa dursun, hiçbir sorumlusu yok bu işin sanki bütün sorunları ben çıkarıyormuşum gibi, yarın birkaç hakaret davası ve birkaç lira ceza ile susturulmama çalışılacaklar!
Son olarak yollarımız köstebek yuvasına dönen ve artık yamalama çalışmaları ile bile yetiştirilmeyen tadilat ve tamiratlar…
Toz duman ve kapatılmayan kanallar, tam bir kabir azabı, peki bunun sorumlusu olduğunu bildiğimiz Kayyum, neden bu sorunları kabul edip bir çözüm üretmiyor, devletin son model makam araçlarında, her türlü fiyakayı bu halkın ödediği vergilerle yapan bu Kayyum!
Makamı, mevki ele geçirmekle her şey çözülür mü, gideni ve kovulanın aratmamak lazım, içişleri bakanına hava atarak her şeyi toz pembe göstersek, bu halk kazanılmaz ve bu memleket kalkındırılmaz