Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP getirdiği değişim, partinin geleneksel jakoben Kemalist çizgisinden uzaklaşarak daha kapsayıcı bir siyaset izlemeye başlamasıyla şekillendi.
Özellikle Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" adımı, toplumun çeşitli kesimleriyle, özellikle muhafazakârlarla ve dindar kesimlerle geçmişin gerilimlerini aşma çabasının bir göstergesi oldu. Bu dönemde CHP'nin, topluma daha açık bir parti haline gelmesi ve din düşmanı bir parti olarak etiketlenme algısını ortadan kaldırma yönünde ciddi adımlar atması toplumda büyük bir teveccüh görmekteydi. Hatta muhafazakâr kimlikli partilerle ittifaklar kuruldu, mecliste grup kurmalarına destek olundu ve ortak adaylarla seçimlere gidildi. Kılıçdaroğlu'nun bu stratejisi, CHP'yi yalnızca bir kesimin değil, tüm Türkiye'nin partisi haline getirme amacına yönelikti. Ve bu anlamda da büyük başarı sağlandı. Kemal bey tıpkı İskandinav ülkelerdeki bir siyasi profili canlandırmaktaydı.
2017’deki "Adalet Yürüyüşü Kılıçdaroğlu'nun liderliğindeki partinin adalet, özgürlük ve insan hakları temalı politikalara vurgu yaparak, partinin geleneksel kalıplarını aştığı bir dönemin önemli kilometre taşlarından biri olmuştu. Bu yürüyüş, CHP’nin sadece belli bir ideolojik kesimin temsilcisi olarak değil, adalet ve demokrasi ekseninde geniş bir toplum kesiminin sesi olma gayretini ortaya koydu.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu'nun Millet İttifakı çatısı altında çeşitli siyasi partilerle bir araya gelerek seçimlere girmesi, Kılıçdaroğlu'nun kurduğu ittifak politikalarının zirvesi oldu.
Ancak ittifak içinde bazı partilerin seçim kampanyasında yeterince etkin destek vermemesi ve bazı stratejik hatalar, seçimlerin kıl payı kaybedilmesine neden oldu. Yine de bu süreç, Kılıçdaroğlu’nun Türkiye siyasetinde köklü bir dönüşüm yaratma çabası olarak değerlendirildi.
Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğindeki bu değişim sürecine rağmen, partide değişim talebi adı altında farklı bir rota çizilmeye başlandı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği zaman zaman siyaset sahnesinde ön plana çıkarılarak, bazı kesimlerin eleştirilerinin hedefi oldu. Bu durum, CHP'nin toplumun geniş kesimleriyle bağ kurma çabalarını zora sokan bir unsur haline geldi.
2024 yerel seçimlerinden önce Kılıçdaroğlu, genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra, CHP'nin özellikle büyükşehirlerde birinci parti olma başarısını sürdürdü. Fakat parti içinde Kılıçdaroğlu'nun yerine gelen yeni yönetim, özellikle Özgür Özel liderliğinde, CHP’nin başarılarının sanki bir iki aylık bir sürecin ürünüymüş gibi bir hava yarattı.
Oysaki ülkenin geldiği son durakta Kemal Kılıçdaroğlu olmuş olsaydı bile bu başarının fazlasıda yaşanabilirdi.
Özgür Özel, genel başkan olduktan sonra partinin toplumdaki ağırlığını artırma ya da siyasette daha etkili bir rol üstlenme konusunda büyük bir fırsat yakaladı. Ancak bugüne kadar ortaya koyduğu söylemler ve politikalar, beklenen ivmeyi yaratmadı. Özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi CHP'nin öne çıkan figürlerinin gerisinde kaldığı ve iktidara karşı daha cesur bir siyaset izleme fırsatını kullanmadığı görülüyor.
Özel'in partiyi iktidar karşısında daha sert bir muhalefet çizgisine oturtma konusunda çekingen davranması, hem partinin tabanında hem de kamuoyunda hayal kırıklığı yarattı.
Özgür Özel’in söylem ve politikalarındaki yetersizlikler, CHP içinde değişim talebinin ne kadar derin ve samimi olduğu konusunda soru işaretleri oluşturmaktadır. Özellikle Kılıçdaroğlu döneminde sağlanan geniş toplumsal uzlaşma ve kapsayıcı siyaset anlayışından uzaklaşıldığı izlenimi, CHP'nin halkla bağ kurma sürecini baltalayan bir faktör haline gelmiştir. Bu durum, CHP'nin uzun vadede bir liderlik boşluğuna ve politika üretme noktasında bir tıkanıklığa sürüklendiği izlenimini doğurmaktadır.
Özgür Özel tamda bir emanetçi genel başkan profilini çizmektedir.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bıraktığı miras, toplumun geniş kesimlerine ulaşma çabasını merkezine alırken, Özgür Özel’in liderliğinde bu mirasın ne kadar ileri taşınabileceği ya da geriye mi döneceği büyük bir soru işareti olarak ortada durmaktadır.
Özel’in liderliği, partinin gelecekteki yol haritasını ve iktidar mücadelesini nasıl şekillendireceği konusunda bir dönüm noktası olabilir, ancak şu anki performansı, beklentileri karşılamaktan uzak olduğu görünüyor.