
İslam tarihinde en önemli anlaşma olarak bilinir Hudeybiye anlaşması, Müslümanların resmen tanınması için masaya oturdukları ilk sözleşmedir.
Bu sözleşme çok kısa yani sekiz maddeden oluşmakta ve bu anlaşma ile bir çok Müslümanın yandık, yok olduk, mağlup olduk itirazları arasında imzalanmıştır.
Şöyle anlatılır; “Hudeybiye Antlaşması veya Hudeybiye Barışı, 628 martında Medineli Müslümanlarla Mekkeli putperestler arasında yapılan barış antlaşmasıdır. Hudeybiye ismini imzayı attıkları yakın köyün isminden almıştır. Bu antlaşma ile Mekkeliler İslam Devleti'ni hukuken tanımıştır. İlk yıllarda bu antlaşma, Müslümanlar aleyhine olsa da
sonraki yıllarda Müslümanların lehine olduğu anlaşılmıştır.”
Bu anlaşmanın maddelerine bakılacak olsa gerçekten Müslümanların aleyhine, bir yıl sonraya bırakıyor, mekenin hac ziyaretini ve Müslümanların muhatap alınmayacağı maddelerle dolu, oysa onlarla bir sözleşme imzalanmak için onlarla bir masaya oturmuşlar bir sefer!
- Maddeleri ise şöyle; “Esirler okuma yazma öğretme karşılığında serbest bırakılacaktır.[3]
- Mekke'den bir Müslüman Medine'ye gidemeyecek ve eğer Medine'ye girmeye çalışırsa geri çevrilecektir.
- Medine'den Mekke'ye sığınan olursa geri çevrilmeyecek ve geri verilmeyecektir.
- Müslümanlarla karşı taraf arasında 10 yıl savaş olmayacak, iki tarafın hiçbiri diğerinin malına ve canına dokunulmayacak.
- Müslümanlar bu yıl Kâbe'yi ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek yıl üç günden fazla olmamak üzere Mekke'ye gelip Kâbe'yi ziyaret edecekler. Bu üç gün süresince Mekkeliler şehir dışına çıkacaklardır.
- Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa geri döndürülmeyecek, fakat onlardan Müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek.
- Müslümanlardan hac, umre ve ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları güven altında olacak. Kureyş tarafında Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve malları güven altında bulunacak.
- Kureyş'ten başka diğer kabileler isterlerse Müslümanların, isterlerse Kureyş'in koruması altına girebilecek.”
Şimdi bir gün önce DSG ile HTŞ arasında imzalanan anlaşma metnine bakacak olursak, o da sekiz madde ve genelde Kürt hareketinin Suriye ile entegre olduğu doğrultusunda değerlendirilebilecek nitelikte, onda da süre bir yıl ve onda da tüm haklar karşı tarafa veriliyor gibi görünüyor.
Bu maddelerin ve bu sözleşmenin bir birine benzerliği dikkatimi çekçi, acaba Ahmet Eşşara bilerek mi bu maddeleri ve bu süreyi koydu? Bu sözleşmenin hayırla sonuçlanması için bunun bilinçli yapıldığını ve en sonunda Kürt halkı ile Arap ve diğer azınlıklar bir araya gelerek, demokratik bir cumhuriyet kuracaklar mı?