İDEOLOJİK KÖRLÜK ÇIKMAZI

Mehmet Cevat Kerem
Mehmet Cevat Kerem

Mehmet Cevat Kerem

İDEOLOJİK KÖRLÜK ÇIKMAZI
12-02-2025

İdeolojiler, bireylerin ve toplumların yönünü belirleyen düşünce sistemleridir. Bu sistemleri canlı kılmak için insanlar birlikte siyasi partiler-dernekler-vakıflar-sendikalar kurar ve kurulan mesleki - işveren odalarında bir araya gelirler.

Ancak zamanla bu ideolojileri savunan örgütlü yapılar partiler, dernekler, vakıflar, meslek odaları, sendikalar ilkelerinden saparak farklı yönlere kayabilir. İşte tamda bu noktada ne yazık ki,  bireylerin çoğu bu değişimi görmezden gelir, sorgulamaz ve eleştiri getirmek yerine bu yapıları körü körüne desteklemeye devam ederler. İşte bu olguyu ‘ideolojik körlük’ olarak adlandırmak çok yerinde olacaktır.

İnsanlar bir ideolojiye ya da örgüte yalnızca fikirsel değil, duygusal olarak da bağlanırlar. Bu tür yapılar insanlara bir kimlik ve aidiyet duygusu sunar. Bu aidiyet duygusu o kadar güçlüdür ki, birey zamanla örgütün doğrularını ve yanlışlarını ayırt edemez hale gelir. Bir nevi ‘sürü psikolojisi’ devreye girer ve birey, örgütün lider kadrosunun ya da belirli bir kliğin sözcüsü olmaktan öteye geçemez. Bu aşamada gözler kör ve vicdanlar sağır olmuştur artık.

Kör ve sağır toplumun sırtına binen bazı uyanıklarda, dünyalık ve çıkarları için bu duyguları istismar ederek yükselirler.
İdeolojik körlüğün en önemli sebeplerinden biri, bireylerin doğrudan veya dolaylı olarak kişisel menfaat elde etmesidir. Örgütler (parti-sendika-dernek-vakıf-oda) zaman içinde bir ideoloji savunmaktan çok, gücü elinde tutan belli grupların çıkarlarını koruyan yapılara dönüşebilir.

Üyeler ise, çeşitli avantajlar (makam, statü, maddi kazanç, ayrıcalıklar) karşılığında bu çarpık yapıyı sorgulamak yerine desteklemeyi tercih ederler. Menfaat bağı, bireyin gerçekleri görmesini engeller ve eleştirel düşünmesini baskılar. Bu aşamada insanın bir çok değerinden taviz verdiği gösterir.

Çünkü artık vicdan-akıl-ahlak vb. gibi önemli kavramlar devre dışı kalmıştır.
Diğer bir sebepte birçok örgütlü yapı(parti-sendika-dernek-vakıf-oda), üyeleri üzerinde psikolojik bir baskı kurarlar. Eleştirenler dışlanır, ihanetle suçlanır, hatta bazen tehdit edilirler. Bu da bireylerin sessiz kalmasına ve yapı içindeki yozlaşmaya göz yummasına neden olurlar. Kimi zaman bu korku, ya dışlanırsam?, ya işimi kaybedersem?, ya hedef haline gelirsem? gibi kaygılarla şekillenir ve kişiler, yanlış olduğunu bildikleri bir sistemi desteklemeye devam ederler.

Hiçbir inanç, din, akıl veya ahlak sistemi yanlışın yanında durmayı, adaletsizliği desteklemeyi, yalana göz yummayı savunmaz. Ancak ideolojik körlük, bireyi sorgulama yetisinden mahrum bırakarak onu doğruların yalnızca kendi tarafında olduğu gibi bir yanılgıya sürükler. Halbuki gerek İslamiyet gerekse diğer etik sistemler insanı adalete, hakkaniyete ve vicdanlı olmaya teşvik ederler.

İnsanların duyguları üzerinde yükselmek çıkar sağlamak ve fırıldak gibi sürekli safını değiştirmek bir şurada bir gün başka yerde sürtmek hangi karakter ile bağdaşır?
Körü körüne bir yapıya bağlanmak, o yapının yanlışlarını alkışlamak, onu hatadan arınmış görmek insanın akıl ve vicdanıyla çelişir. Gerçek inanç ve ahlak, kişiye gerektiğinde sevdiği ve bağlı olduğu yapıların yanlışlarını da söyleme cesareti vermelidir.

Tarafının yaptığı yanlışı diğerlerinin yanlışları ile kıyaslanacak ise savunduklarının ne değeri kalıyor ki?

Yani sizlerde rakiplerinin yanlışını yapıyor iseniz onlardan ne farkınız kalmış demektir.
İdeolojik körlükten kurtulmanın yolu, eleştirel düşünme becerisi geliştirmek, bireysel menfaatleri bir kenara bırakıp hakikatin peşinde koşmak ve bir yapıya körü körüne bağlılık yerine ilkeleri savunmaktır. Herkesin kendisine sorması gereken temel soru şudur: Savunduğum yapıyı gerçekten ilkelerim için mi destekliyorum, yoksa kişisel menfaatlerim için mi?

Yani kişi uyanık olacak ve sırtına binilmesine rıza göstermeyecektir.
Güç ve menfaat geçicidir, ancak erdem ve doğruluk kalıcıdır. Partiler-dernekler-sendikalar vb. gibi Örgütler değişebilir, yozlaşabilir, yanlış yola sapabilir.

Ancak insanın vicdanı ve aklı, onu kör bir bağlılıktan alıkoymalıdır. Çünkü en büyük körlük, görmek istemeyenin körlüğüdür.
Kesinlikle, birçok örgütlü (parti-sendika-dernek-vakıf-oda) yapıda üst yöneticiler zamanla ideolojik saflıktan uzaklaşıp kendi şahsi çıkarlarını ön plana alırlar. Başlangıçta belirli bir dava veya fikir uğruna hareket ettiklerini iddia eden bu kişiler, zaman içinde gücün, paranın ve statünün etkisiyle kendi menfaatlerini koruyan bir düzen kurmaya başlarlar.

Bir yapı içinde üst kademeye gelenler, genellikle o konumu kaybetmemek için her yolu denerler. Demokratik bir değişim olması gerektiğinde bile, mevcut yöneticiler çeşitli bahanelerle yerlerini korumaya çalışır. Örneğin:
• İç tehdit algısı oluşturarak muhalifleri sustururlar.
• Biz gidersek dava biter, propagandası yaparak destekçileri manipüle ederler.
• Alternatif lider adaylarını baskı altına alır, dışlar veya etkisiz hale getirirler.

Günümüz (parti-sendika-dernek-vakıf-oda)yönetimlerine bakıldığında her biri nerde ise bir ömür boyu bu koltuklarda kaldıklarını örnekleyebiliriz.

Ne yapabiliriz?

Vicdanımızı ve aklımızı kimseye kira vermeyeceğiz.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?