Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana şiddetin ve insan hakları ihlallerinin hiç eksik olmadığı coğrafyamızda, maalesef bu ihlallere her geçen gün yenilerinin eklendiğini belirten İnsan Hakları Aktivisti Av. Devran Yıldız; “Şiddet boyutlanarak artmaktadır. Bütün bu olumsuz fiillerin en çok etkileneni kuşkusuz ki sivil ve savunmasız insanlardır. Daha önce tekrar tekrar izlediğimiz bu şiddet filminin yeni versiyonuyla bugünler de yine karşı karşıyayız. Bölgemizde yakın zamanda Silvan, Cizre, Sur, Yüksekova ve Dicle ilçelerinde ilan edilen uzun süreli ve kutsal olan yaşam hakkı da dahil olmak üzere her türlü hak ihlallerinin sıradanlaştığı sokağa çıkma yasakları maalesef Nusaybin ve Derik ilçelerinde sürmeye devam etmektedir. Nusaybin’de 14 gün süren sokağa çıkma yasağının sonucunda çok sayıda sivil vatandaş hayatını kaybetmiş, insanlar adeta açlık ve susuzlukla sınanmışlardır. Şimdi de Mardin’in Derik İlçesi’nde aynı yasak sürmektedir. Sokağa Çıkma Yasağı başlı başına yaşam hakkı ihlali olup, meydana gelen sivil öldürmelerdeki gerçeğin ortaya çıkmasına da engel olmaktadır. Sokağa çıkma yasağı ile beraber devlet esasında sivil yaşam kayıplarını bir yaşam hakkı ihlali olarak görmeyip, kayıpları meşrulaştırmaktadır. Bu nedenle hala yürürlükte olan Sokağa Çıkma Yasağının derhal kaldırılması, başta sivil yaşam kayıpları olmak üzere tüm hak ihlalleri için etkin bir soruşturmanın yürütülmesi, sorunların diyalog ile çözülmesi temel talebimizdir.” diye konuştu.
“ÜLKE SAVAŞIN EŞİĞİNE GETİRİLMİŞTİR”
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Kayıp Yakınları tarafından her hafta Cumartesi günü Gülistan Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirilen eylemin 356’ncısı yapıldı. Kayıp yakınları adına basın açıklamasını yapan İHD Aktivisti Av. Devran Yıldız: “Bölgemizde yaşanan hak ihlalleri maalesef bunlarla sınırlı değildir. 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü münasebetiyle İHD’nin yayınlamış olduğu rapora göre bölgede 2015 yılının ilk 10 ayında 70 kadın katledilmiştir. Yine basın özgürlüğüne dönük baskılar tüm şiddetiyle devam etmekte olup insanların haber alma özgürlükleri ellerinden alınmakta, basın mensupları şiddete maruz kalarak hapisle cezalandırılmaktadır. Bunun en son örneği gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül olmuştur. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi sizlerin de bildiği gibi geçtiğimiz günlerde Rusya’ya ait bir savaş uçağı sınırlarımızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülerek, ülke adeta savaşın eşiğine getirilmiştir. Umuyor ve diliyoruz ki iki ülke arasında yaşanan bu olumsuzluk bir an önce barışçıl yol ve yöntemlerle çözüme kavuşturulur. Zira bugüne kadar savaş hiç kimseye yarar getirmemiştir. Bölgemizde ve Ortadoğu’nun birçok ülkesinde onlarca yıldır yaşanan savaşların yaratmış olduğu yıkımlar bunun en sağlam kanıtlarıdır. Yukarıda sıraladığımız bu olumsuzlukların hiçbirisinin demokratik, insani ve İslami hiçbir sistemde ne yeri ne de izahı vardır. Tüm bunlar ancak ve ancak düşmanlıkla ve kendisi gibi düşünmeyip kendisine itaat etmeyenlere kan kusturma, ölümlerden ölüm beğendirme anlayışıyla izah edilebilir. Hak savunucuları olarak buradan bir kez daha bu politikaların savunucularına ve uygulayıcılarına sesleniyoruz. Gelin, yol yakınken bu yanlışlardan dönün. Bugüne kadar uygulayıp da sonuç almadığınız yöntemlerden vazgeçin. Savaşı insanlara dayatarak ancak ve ancak insanların size olan nefretini arttırırsınız. Bunun da hiç kimseye faydasının olmadığını ve olmayacağını buradan bir kez daha haykırıyoruz. Ülkemizde ve bölgemizde yaşanan sorunların müzakere yöntemiyle çözülebileceğini, hiçbir şeyin insan yaşamından daha değerli olmadığını , barışın hala en olumlu yol ve yöntem olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve sorumluluğumuz gereği meselenin taraflarını geçmişte yaşanan bütün olumsuzlukları bir tarafa bırakarak çözüm arayışlarına ön koşulsuz bir şekilde başlamaları çağrısını buradan yineliyoruz. Yaşadığımız topraklara bir an önce ‘Barış’ın gelmesi dileğiyle.” ifadelerine yer verdi.