Hüda Par, her yıl 10 Aralık tarihinde kutlanan “İnsan Hakları Günü” dolayısıyla yazılı bir basın açıklaması yaptı. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu tarafından kabul edildiği günden bu yana her yıl 10 Aralık tarihinde kutlanan “İnsan Hakları Günü” dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan Hüda Par, dünyada yaşanan tüm zulüm ve işlenen haksızlıklara rağmen Hüda Par olarak, dünyanın neresinde olursa olsun, zulme, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı çıkmaya; mazlumların sesi, insanlığın vicdanı olmaya gayret edecekleri açıklamasında bulundu. “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin” kabul edilişi üzerinden 67 yıl geçmesine rağmen insan hakları ihlallerinin giderek arttığı ve söz konusu beyannamenin altında imzası olan devletlerin imzalarıyla verdikleri vaatlerinden çok uzak bir noktada oldukları belirtilen açıklamada, “Hatta bu ülkeler ulusal ve uluslararası düzeyde birçok hak ihlalinin bizzat müsebbibi konumundadırlar.” denildi. Açıklamada devamla: “Bugün yeryüzünde, özellikle de İslam coğrafyasında yaşayan halkların egemen devletler tarafından sömürülüp en büyük hakları olan yaşam haklarının dahi ellerinden alındığına şahit oluyoruz. İnsanların malları, canları, ırzları talan edilmekte; vahşi hayvanların dahi sergilemekten aciz olduğu bir tavır ile insanlar katliamdan geçirilmektedirler.” ifadeleri kullanıldı.
İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİ SADECE KÂĞIT ÜZERİNDE KALDI
Batı dünyasının altında imzası bulunan İnsan Hakları Beyannamesi’nin sadece kâğıt üzerinde kaldığı ve uygulandığı alanların ise sadece batı dünyasının âli menfaatlerinin! dikkate alındığı alanlarla sınırlı olduğu belirtilen açıklamada, İslam coğrafyasında ortaya konulan gayri insani uygulamalar ve ihlal edilen insan hakları ile bu gün yaşanan savaşlar sonrası mülteci durumuna düşürülmüş olan mazlumlara karşı emperyalist batı zihniyetinin takındığı faşistçe tavrın bu gayri insani durumu açıkça ortaya koyduğuna dikkat çekildi. Açıklama da devamla; “Filistin’de kurulduğu günden bu yana Siyonist İsrail tarafından Filistin’e yapılan saldırılara ve işlenen katliamlara karşı sessiz kalmakla yetinmeyip zaman zaman yapılan insan hakları ihlallerini onaylayan ve hatta teşvik eden batı zihniyetinden insan hak ve hürriyetlerinin korunması babında bir beklenti içinde olmak elbette ki büyük bir yanılgı ve acziyet halidir. Tüm insanlığın gözlerinin içine baka baka bu zulme sebep olan bir zihniyetten bu gün yaşanan katliamları önlemesini beklemek ise Müslümanlar açısından büyük bir gaflet ve nihayeti felaket olacaktır. Sadece Filistin’de değil, bugün İslam coğrafyasında Suriye başta olmak üzere Irak, Afganistan, Çeçenya, Arakan, Bangladeş, Mısır ve geçmiş tarihlerde Avrupa’nın göbeğinde Bosna ile ismini sayamadığımız daha birçok yerde Müslümanların hedef haline getirilmeleri, katledilmeleri, insanlık dışı muamelelere maruz bırakılmaları yine bu zihniyetin kâğıt üzerinde karaladıkları sözde insan hakları beyannamelerine ne derece ehemmiyet verdiklerinin bir diğer göstergesidir.” ifadeleri kullanıldı.
BÖLGE HALKI DEVLET–ÖRGÜT ÇATIŞMASININ ORTASINDA BIRAKILDI
Bölgede son zamanlarda yaşanan çatışma durumuna da değinilen açıklamada, yaşanan insan hakları ihlallerinin önünün bir türlü alınamaması ve bölge halkının Devlet–Örgüt çatışmasının ortasında bırakılmasının ise insanlık açısından yaşanan elim hadiselerden biri olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekildi. Türkiye’de ve dünyada yaşanan insan hakları ihlalleri ve hukuk alanında yaşanan çifte standartlara da değinilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “İnsan hayatının bu derece değersizleştirildiği, hak ve hukuklarının çiğnendiği, adaletin elit takım ile sıradan halk arasında farklılık arz ettiği, zindanlardaki mahkûmlara bile çifte standartların uygulandığı, dindar kimliklerinden dolayı on yıllardır insanların zindanlarda çürümeye terk edildiği; yüz binlerce Müslüman’ın katledilmesini görmezden gelip 3-5 Charlie Hepdocular için kıyameti koparanların hükmettiği bir dünyada insan haklarının aranması ve ‘niçin yok’ diyerek sorgulanması abesle iştigalden öte bir şey olmayacaktır. Bu düşüncelerle dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlar ve mağdurların hak ve hürriyetlerine kavuştuğu günlerin çok uzaklarda olmadığını ümit ediyoruz.” denildi.