?>

TEMİZ VE ŞEFFAF TOPLUM OLUŞTURMALIYIZ…

M. Şah Ayaz

4 yıl önce

Toplumun genel yapısı bozulmaktadır, tıpkı Deniz salyası gibi, insanlığın değerleri tamamen yok olmakta ve öz olan doğa yosun tutmaktadır.

Tabi ki balık baştan kokar, siyasilerin ilkesizliği ve güvensizliği önce onların idarecilerine, daha sonra toplumun diğer katmanlarına yayılır…

Eski ve geçmiş yıllarda, basiretli idareciler, vali ve kaymakamlar olduğu için, onların bir çok kararında, siyasilere danışması veya onların emrinde hareket etmesi gerekmiyordu!

Vatandaş devletin en büyük mülki amirine gidince, cumhurbaşkanına gitmiş gibi, heyecan duymaktaydı, öncelikle o işin en etkili bir şekilde çözüme kavuşacağını biliyordu.

Basiretli vali iler ise devletin şefkat ve merhametini, adalet ve hukuk anlayışını en üst seviyede dürüst vatandaş için devreye koyarlardı.

Bu ilgi ve alaka her türlü vatandaş için aynıydı yani toplum devlet tarafından kamplara ve çeşitli sınıflara ayrılmamıştı.

Valinin kapısında vatandaşın makam ve mevki sine, siyasi görüş ve düşüncesine bakılmaksızın, siyasi parti ve ırk ayırımı yapılmadan, Kürt, Türk, Arap, Laz ayırımı yapılmadan, sorunlara bakılır ve çözüm üretilirdi.

Bir idareci ve bir sivil toplum örgütü üyesi, aynı şekilde, hiçbir ayırım yapılmadan ve hiçbir yakınlık derecesine bakılmadan, liyakatına göre ilgi alaka ve muamele görürdü.

Bu günün vali ve idarecileri ise, önce siyasi partiye ve ondan gelen referansa odaklanırlar, daha sonra maddi güce ve onun getirdiği makama, ondan sonra, hemşericilik yaparak, valilik yaptıkları ilde hemşerilerini kayırırlar…

Sivil toplum örgütlerinden ise halktan ve üyelerinden kopuk, iş ve örgütü ile ilgisi olmayan, eğitim yönünden zır cahil, toplum tarafından sevilmeyen, geliri ve kazancı haram ve hırsızlıktan, devletin kaynaklarını hiç etmekten olan, kişilere yakınlaşır ve onları bir nevi referans olarak kabul ederler…

Yani devletin en üst düzeyini temsil eden, il valileri bu günlerde, en TEHLİKELİ ve en zararlı kişileri çevrelerine alarak, vatandaş ile aralarına çok yüksek ve kalın duvarlar örmektedirler.

Bu yüzden vatandaş ile devlet bir türlü bir araya gelemiyor ve aralarında bağ oluşturulamıyor, bakın özellikle belediyeyi seçilmiş başkanlardan alarak, sözde halkın hizmetine sokmaya çalışan bir devlet iradesinin yerelde yaptıklarına…

Başkan olan Kayyum, günün belli bazı saatlerinde makama tıpkı valilik makamı gibi bir çok koruma ile gelir, kapısına polisleri diker ve halk ile görüşmeyi imkansızlaştırır randevuları çalıştırmaz.

Halkın hizmet basamağı olan belediye vatandaşın önünden kapanır, halk seçtiği başkanına birebir derdini anlatmak ister, siz Kayyum olarak bunu sağlayamıyorsanız, vatandaşı kazanamazsınız!

Yardımcı olarak atanan kişilerin ise bu uygulamadan farkı yok, onlarda yarım zamanlı çalışarak, mesailerinin ancak yarısını belediye de geçirmektedirler…

Bu yarım zaman içinde ise toplantılar ve bürokratik işlemlerle geçtiği için, vatandaş bu yardımcılara da ulaşamamaktadır.

Belediye de bir sorunu olan veya bir işi düşen kişiler, alt tabaka memurlarla muhatap olunca onlarda, “ben anlamaz merkez anlar” zihniyeti ile hareket edince işler tamamen terse döner ve vatandaş bu sefer aracı aramaya başlar…

Vali ve Kayyum ise etrafında sağlam ve dürüst adam bırakmadığı için, vatandaş istemeye, istemeye bu zararlı kişilere giderek referans olmalarını ister.

Yani bu yanlış uygulama ile devlet vatandaşı kazanmadığı gibi, devletin kendisi de bir şey kazanamıyor, kazanan fırsatçı ve ilkesiz arabulucular olmaktadır!

Vali ve onun temsil ettiği devleti, onun temsil ettiği siyasi partisi, onun temsil ettiği hemşeri çevresi tamamen sempati kaybetmekte ve halk eski idarecilerini aramakta, eski siyasilerini beklemekte oluyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI