?>

SİYASİ DEHA MI?

Mehmet Cevat Kerem

4 hafta önce

2002 seçimleri ile 2001 ekonomik krizinin ardından seçmenin mevcut koalisyon (DSP-ANAP-MHP) hükümetine yönelik duyduğu derin güvensizliğin bir yansıması olarak, sistemde köklü bir değişim yaratarak sonuçlandı dönemde halk, mevcut partilerin kriz yönetiminde başarısız olduklarına inanmış, dolayısıyla siyasi arenada yeni bir seçenek olarak ortaya çıkan AKP’yi bir umut kaynağı olarak görmüştü.

AKP, sosyal refah söylemi, adalet vurgusu, yasaklar, yoksulluk ve ekonomik kalkınma vaadiyle halkta güçlü bir beklenti yaratmıştı.

AKP, toplumdaki kimliksel bölünmeleri (dini, kültürel ve siyasi) kendi lehine kullanabilmiştir. AKP, muhafazakâr ve dindar seçmen kitlesine yönelik bir aidiyet hissi yarattı. Bu kitle, AKP’yi kendini temsil eden bir parti olarak görmektedir.

Bu aidiyet hissi, yaşanan ekonomik zorluklara rağmen “bizden biri” algısı nedeniyle, partinin sadık bir seçmen kitlesi oluşturmasını sağladı. Toplumdaki bu kutuplaşma, rasyonel ekonomik taleplerin önüne geçerek, seçmenin partiye olan bağlılığını güçlendirmiştir.

Son yıllarda Medyanın önemli bir bölümünün hükümet yanlısı hale gelmesi, farklı bir bakış açısına erişimlerinin kısıtlanması sonucunu doğurduğunu söyleyebiliriz. Ancak günümüzde sosyal medyanın basının önüne geçtiğini düşündüğümüzde, medyanın yanlı olmasının sonuçlarının çok etkili olmadığını düşünebiliriz.

Kutuplaşma olgusunun, seçmenin mevcut ekonomik zorlukları daha az sorgulamasına, hatta alternatif politikaları dikkate almamasına yol açtığı bir gerçektir. Bu duygu sayesinde, ekonomik krizlerin yıkıcı etkileri daha az görünür kılınabildi ve hükümet tarafından başarı olarak lanse edilen bazı politikalar daha etkili biçimde kitlelere ulaştırılması sağlandı.

2002 sonrası özellikle düşük gelirli gruplara yapılan sosyal yardımlar, bu gruplarda iktidara bağımlılığı artırdı. Belirli bir kesim, devlet yardımlarının kendilerine sağladığı geçim imkanlarını kaybetme korkusuyla iktidarın değişmesini hala riskli bir durum olarak görüyor.

Uzun süreli bir iktidar, toplumda mevcut düzene alışma ve ekonomik zorluklara karşı dayanıklılık geliştirme eğilimi yaratır. İnsanlar, sürekli aynı partiye oy verdiklerinde, değişimden yana duyulan çekinceler artar.

Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler (2001 krizi gibi) seçmenin değişim talebini azaltmıştır. Bu noktada,  mevcut koşulları yönetebilecek en güvenilir yapının olmaması muhalefetin basiretsizliği gibi faktörler, toplumda yeni bir alternatife yönelme isteğini zayıflatmaktadır.

AKP’nin sürekli İstikrar, söylemi ile beraber, iç ve dış düşman algısının canlı tutulması, toplumda büyük çaplı bir değişimin ekonomik ve siyasi riskleri konusunda kaygı oluşturulması, halkın değişime yönelik motivasyonunu kıran bir faktör haline gelmiştir.

Toplumun büyük bir kesiminin, mevcut iktidara (AKP) ekonomik zorluklara rağmen hala sadakatle bağlı kalması, siyasi başarı olarak kabul etmek ve takdir etmek gerektiğine inanıyorum.

Sonuç olarak tüm gelişmeler ışığında ister sevin isterse sevmeyin, AKP’nin (RECEP TAYYİP ERDOĞAN) nın hala bazı anketlerde birinci parti olarak çıkıyor olması tamda bir siyasi deha olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI