Çiller'in ekonomi yönetimi, Hazine'nin Merkez Bankası'ndan kısa vadeli avans kullanımına, yani para basmaya hız verdi. Bunun üzerine Türkiye'den çok ciddi sermaye çıkışı yaşanırken, uluslararası rating kuruluşları ülkenin yatırım için güvenirliğinin notunu düşürdü. Sermaye çıkışıyla birlikte Ocak 1994'te dolar bir günde yüzde 14 değer kazandı. Ocak ile ekonomik bir dizi önlemin alındığı Nisan ayları arasında lira, dolar karşısında yüzde 160'ın üzerinde değer kaybetti.
Çiller, 5 Nisan 1994 tarihinde bir ekonomik önlem paketi açıkladı. Bu kararlar kapsamında lirada devalüasyona gidilirken, başka TEKEL ürünleri ve akaryakıt olmak üzere vergi oranlarında çok ciddi artışlar yapıldı. Türkiye, Mayıs 1994'te Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 14 aylık bir stand-by anlaşması imzaladı.
Ülkede her sorunlar yaşanmadan önce liyakatli personeller daha önce dönemde seçilmiş bakan ve milletvekilleri ile istişare etmelidir. Dönemin seçilmiş veya atanmış bakan ve milletvekilleri devreye girerek sorunlar büyümeden sonlandırmalıdırlar. Bunun için sıkı bir ekonomik tedbirler alınacaksa çekinilmelidir. Başarılı olan bürokrat veya siyasetçiden yardım istenmesi doğru karardır. Sorunların çözümünde ülkenin bilim adamları ile sürekli toplantılar düzenleyerek ülkenin bulunduğu durum hakkında alınacak önlemler tartışılarak alınacak önlemlerin netleşmesi sağlanabilir.
Postacı kapıyı iki defa çalar sözü anlamlıdır. Ülke yönetimine talip olanlar bunu çok iyi bilmektedirler. Talip olup başarılı olanlar var mıdır? Birkaç dönemi saymazsak yok gibidir. Tansu Çiller dönemi olarak bilinen 1994 yıllarında da bugün yaşananların benzerlik gösteren ekonomik sorunlar yaşandı.
Ülkelerin bir sorunu iki defa yaşaması normalleştirilemez. Kazanıp kalkınamayan ülkenin gelişerek büyümesi de gerçekleşmez. Tansu Çiller bugün maliye bakanı olan Nureddin Nebati ile görüşüyormuş. 1994 yılında başbakan olan Çiller başarılı bir enflasyon mücadelesi yaptığı için mi bakan Nebati ile görüşüyor?
İşin bir başka üzücü tarafı ülkede enflasyon yüksek iken 7,3 büyümenin gerçekleştiğinin açıklanmasıdır. Ülkelerin ekonomik yönden büyümeler elbette iyidir. Ancak! Büyüme gerçekleşirken elde edilen gelirler ile toplumun bütün kesimlerinin refah seviyesinin artırılması gerekmez mi? Ülke yüksek oranda kalkınırken vatandaşın ekonomik sorunlarının artarak devam etmesi kalkınma oranının yüksek olduğunu mu anlatmaktadır?
TÜİK in yaptığı açıklama gerçekleri yansıtmıyor mu?