28 Mayıs seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanlığını güven tazeleyerek alan Erdoğan, cumartesi günü hükümet kabinesini akşam saatlerinde açıkladı.
Bu kabineye bakıldığında, baştan sona bir yenileme ve bir değişim rüzgarı görüyorum, bu kabine üyelerinde.
Sürekli muhalefetin şikayet ettiği bakanlardan hiç biri bu kabinede yer almıyor, bir çoğunun ismini yeni duysak ta, bu isimlerden tanıdık olanlar ise tamamen geçişi gibi durmaktalar.
Bazı bakanlıkların değişmesi ile toplumun birçok kesiminin rahat nefes alacağına inancım tamdır, bu şekilde iktidarın şahin kanadının törpülendiğini görüyorum.
Tamamen saraya bağlı ve onun direktifleri ile hareket edecek, sarayın kontrolü dışında veya kendi inisiyatifi ile hareket edecek bakanlık çok az.
İçişleri bakanlığı gibi kritik bir bakanlığı, ortağı olan MHP’nin kontrolünden çıkararak, tam bir saray kontrollü bakan verilmesi.
Milli savunma bakanlığı gibi bir makamı, ordu içinde yıllarca ve defalarca, birçok komplo ve oyunlarla yönetmiş, her an darbe yapabilecek potansiyele sahip olan Hulusi Akar’dan alınması.
Özellikle bu iki bakanlıkla iç güvenlik ve sınır güvenliği ile birlikte, komşu ülkeler ile olan sınır güvenliği sorunları, terör tehlikesi olgusu ve komploların son bulacağı kanaatindeyim.
Şu an fazla heyecan yaratmamış olabilir ama benim kanaatime gör çok büyük bir devrim niteliğinde iki değişiklik olmuştur.
Bundan sonra hem göçmen sorunu, hem mülteci problemi, hem de sınıflar ve milli ayrıştırmaların son bulacağı daha kucaklayıcı bir politika uygulanacağının işaretini görüyorum.
Yani içerde halka karşı aşırı milliyetçi şahin tutum ve dışarıda, güvensiz politikalara son verileceği, yurtta sulh, dünya da sulh sloganının hayata geçirileceğine inanıyorum.
Bu iki bakanlık bile bu kabine için büyük değişim rüzgarlarının habercisidir, bence diğer bakanlıklar, bunları takip edecektir.
İstihbaratın başından alınarak, diş işlerine atanan, Hakan Fidan’ın ise çok deneyimli ve çok olumlu yapıcı politikalar ile yeniden dış güveni tesis edeceğine ve dünya da oluşan yeni politikalara uyacağına kanaatim tamdır.
Üzerinde çok konuşulan ve sanki zoraki getirilmiş gibi görünen hemşerimiz ve İngiliz vatandaşı olan Maliye bakanı Mehmet Şimşek ise bu kabinede sürpriz olmasa da benim gözümde geçici bir bakanlık gibi duruyor!
Saray dış borç, cari açık, ithalat fazlalığı, döviz darboğazı gibi önemli ekonomik konularda, bana göre yanlış politika izlemeye devam ettiği için, para politikası ile ekonomiyi düzelteceğine inanıyor!
Oysa ekonomimiz para politikasından ziyade, üretim politikası üzerinde çalışması gerekir, bunu başarmadığı sürece, Londra tefecilerinin sıcak parası ile içerde sürdüreceği bu sıcak parayı koruma politikası ile sonuç alacağına inanmıyorum.
Önümüzde bir mahalli seçim var ve ülke henüz seçim atmosferinden kurtulmamıştır, bu yüzden popülist ekonomik politikalara ihtiyaç olacak, dış sermaye şayet getirilir ise Maliye bakanı Şimşek in bu sermayeyi garantiye alması için uygulaması gereken, sıkı para politikası ile bu iş olmaz.
Yani siyasiler ile sermaye’nin güvenliği bir arada yürümez, kısa bir süre sonra, maliye bakanlığında ani bir değişiklik bekliyorum, tabi bu benim fikrim.