?>

MASALDAYMIŞIZ GİBİ YAŞADIK 9

RAMAZAN PİLATİN

4 ay önce

Yükün evlat ve aile olunca ağırlığını hissetmezsin. Evlatlarınız için ne yaparsanız yapın ebeveyninler için asla yük olarak görülmez.

Tandırda ekmek yapmak bir sanattır. Tadını veren ise bu sanatın ince ayrıntısına kadar bilen bilgi becerisi hatta deneyimleridir. Ekmek yapımına başlayarak tandırdan çıkarana kadar bütün prosedürler eksiksiz gerçekleştirmelidir 

Sabahın erken saatinde bakır leğenin bir kenarına değirmende öğütülmüş un tepe şeklinde biriktirilerek bir miktar ılık su da leğenin boş olan kısmına dökülür. Rahmetli annem, hamuru yoğurmaya başlamadan önce; bir kapta un içerisinde beklettiği mayalanmış hamuru başka bir kapta ılık suyun içine koyup elleri ve avuçlarıyla parçalayarak mayanın dağılmasını gerçekleştirirdi. Suda dağılan maya leğende bulunan ılık suya katılırdı.

Hamur yoğurma işini o kadar güzel yapardı ki;

Ortaya çıkan hamura bakarak, ekmeğinin lezzeti olduğunu o zaman anlardım. Hazırladığı hamurdan bir ekmeklik hamuru alarak, içini un koyduğu tabağa bir sonraki ekmek yapımında kullanılmak üzere hamur mayası olması için bekletilirdi. Leğende bulunan hamuru bir perde veya bir bezle örterek, ekşimeye bırakırdı. Bekleme süresince evin diğer işlerini yapmaya başlardı. O kadar işin arasından nasıl olurdu da leğendeki hamurun ekşidiğini anlardı. Hazırladığı hamuru bastırarak, dokunduğu bölgedeki parmak izi eski haline gelmediği zaman hamurun ekşidiğini anlardı. Koşar adımlar ile tandıra giderdi. İstisnasız tandırda her gün ekmek yapılırdı. Önceden ısınan tandıra birkaç parça çırpı, biraz tezek attınız mı ekmek yapmak için yeterli ortam hazır olurdu.

Merhum annem, evdeki hamuru almak için giderken eski bir erkek ceketi veya kışlık gömleğini ters giyerek, arkadan bağlatır veya bir kemerle bedenine bağlardı. Bütün ev hanımları aynı işlemi yaparlardı. Bu onları giyesilerinin kirlenmesi dışında tandırın sıcaklığının onlara fazla etki etmemesini için yaparlardı.  Hamur leğenini yanına alırken boş bir su tası da leğenin içine koyarak tandıra giderdi. Tası su ile doldurup tandırın diğer yanına bırakırdı.

Hamur leğenin üstünü açarak, top haline getirdiği dairesel olarak genişletirken, hamurun eline yapışmaması için sürekli tastaki suyu kullanırdı.

Ekmek hamurunun tandıra vurulması en güzel andı. Hamur, nar gibi kızaran tandır duvarına dokunduğu an duvara yapışırdı.

Ancak bundan tam olarak emin olmak için yapışan bütün kenarlarını birkaç defa tokatlamakta yarar vardı. Hamurlar sırası ile hazırlanıp tandırın duvarına vurulması ile devam ederdi. Tandırda pişerek kızaran ekmeğin verdiği koku hala aklımda. Acıkmışsınız evde yiyecek bir şey yoksa bir de tandırda ekmek vuruluyorsa, tandırın önünden ayrılmazdık.

Tıpkı balık temizleyen birinin etrafına toplanan kediler balık temizleyicisinin artık kedilere atmasına benzer bir anı yaşardık. Tandırın önünde bir oyana bir buyana gidip gelirdik. Tandırdan ilk ekmeğin çıkarılması da ilginçti. Kadınlar bunu nasıl yapıyorlardı, hala bilmiyorum. Kızaran ekmeğin kenarları tandır duvarlarından ayrılırdı. Annem o duruma gelen ekmek ile tandır duvarının arasında oluşan boşluğa parmaklarını sokarak manivela gibi kullanır, ekmeği tandırdan alırdı. Tandırdan çıkan ilk ekmek etrafta bulunan çocuklara verilirdi. O sıcacık ekmeği, küçücük ellerimizde tutabilmemiz için bir elimizden diğer elimize alırdık. Yakındaki çeşmede tandırdan çıkan ekmeği soğuk suda ıslattıktan sonra ekmek soğumaya başlardı. Taze ve sıcak ekmeği yanımızdaki arkadaşlarımıza eşit şekilde dağıtarak, afiyetle yerdik.

Ekmek anda yediğim ekmeğin lezzeti hala aklamda. Biz ekmeği yerken, annem de ekmeklerin sonuncusunu tandıra yapıştırmakla meşgul olurdu. Tandırın bunaltan sıcaklığına dokunma mesafesindeydi. Ekmeyi tandıra yapıştırıp pişen ekmeği tandırdan çıkarırken, çektiği sıkıntıyı yüzünden okurdum. Sıcaktan yüzünün kızardığını, açıkta bulunan kollarının da aynı durumda olduğunu asla unutmayacağım.

Tandırda ekmek yaparken, arada tandır duvarına yapışmayan ekmek tandırın küllerinin içine düşerdi. Hamurun şekli değişir. Düşen ekmek tandırın külünden nasibini alırdı. Biz bu ekmeğe küllü ekmek derdik.

Diğer ekmekler bitmeden çocuklar olarak biz küllü ekmeği yemezdik. Annemin bize küllü ekmeği yenmemiz için söylediği hikâyenin bir kısmı hatırımda.

-Çocuklar bu ekmek var ya.

-Eeeee.

-Bu küllü ekmeği yiyenler yaşamının bir döneminde bir hazine bulurlar.

-Neden? Küllü ekmeği yiyenler hazineyi buluyor?

-Ekmek bir nimettir. Ona saygı gösterdiği için elbette.

O an annemizin söylediğine inanır, ekmeği yerdik. Her zaman aynısı olmazdı. Taze ekmek varken, kimse küllü ekmeğe dokunmazdı.

Yenmez miydi soru olarak aklınızda kalmasın. Evimizde asla ekmek israf edilmezdi. Tandırdaki ekmek yapma işlemi bittikten sonra annem ekmek leğenini omuzlayarak eve dönerdi. Yolda karşılaştığı herkese sıcak ekmekten ikram ederdi. Tandırlarda sadece ekmek yapılmazdı. Patlıcan közleme, kele paçanın tütsülenmesi, hazırlanan güveç veya benzeri yemeklerin ekmek yapıldıktan sonra tandır soğumadan önce yapılan başka çalışmalardı.

Tandırda bu işlemler yapılırken tandırın başında toplanan bayanlar kadın, kadına dedikodularda yaparak günün neşe ile bitmesi sağlanırdı.  bunlar yapılırken, kadın kadına dedikodular da yapılır, günün neşe ile bitmesi sağlanırdı. Tandır başları hanımların o dönemde birlikte en çok zaman geçirdikleri buluşma yerleriydi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI