Midyat garajının ikinci caddesinden girişinin sağ köşe başındaki dükkanda İzzet Sipahioğlu’nun işlettiği Nur eczanesi vardı. Genişlik bakımından orta büyüklükteydi.
İlaç raflarını önüne kalfaların geçebileceği genişlikte bir ara bırakılarak L harfi şeklinde bir tezgah yapılmıştı. Kalfalar gelen hastalara verilen reçetelerini burada hazırlayarak, hasta veya yakınlarına veriyordu.
İzzet bey hastaya verilen ilaçların tutarını Facıt marka mekanik olarak hesap makinasıyla hesaplayarak bedelini hasta veya yakınlarından alırdı. İzzet bey sarışın orta boyluydu, saçlarının yan taraflarının dökülmesine rağmen üst kısmında kalan saçları uzatmaya yetecek kadardı. Gözlük takarak hesap işlemlerin yaptığını hatırlıyorum. Bıyıklarını sırma tarzında bırakıyordu.
Söz konusu dükkan eczane olarak kullanılmadan önce fırın olarak çalıştırılıyordu. Batmanın yerlisi olanlar fırın ekmeğini tercih etmezlerdi. Farklı illerden gelen TPAO çalışanları fırın ekmeği aldıkları için fırıncılık yapanlara ihtiyaç doğmuştu. Batman'da fırını işletecek ustalar olmadığı için Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinin bazı illerinden ustalar kente gelerek fırıncılık mesleğini yapıyorlardı. Tarif edilen yerdeki fırını Erzurum’un İspir ilçesinden gelenler açmışlardı. O dönemlerde Artvin'den gelerek fırıncılık yapanlardan biri de rahmetli Abid Dilekçi idi.
Midyat garajı ve çevresinde Eczanelerin olması yakınlarda doktorların muayenelerinin olması ile bağlantılıydı. Nur eczanesinin sırasında bir kaç dükkan ileride ikinci katta dahiliye uzmanı Dr. Bedrettin Alyamaç'ın muayenesi vardı.
Alyamaç, eski SSK hastanesi olarak bilinen şimdi ki Kadın doğum ve çocuk hastalıkları hastanesinde çalışıyordu. Öğlen paydosunda muayeneye gelerek hasta kabul ediyordu.
Midyat pasajının bulunduğu binada bir veya iki doktor muayenesinin daha olduğunu hatırlıyorum. Bir tanesinin muayenesine İzgi matbaasının bir kaç dükkân ilerisindeydi. İkinci kattaki muayenehaneye dar bir merdiven aralığından çıkılarak ulaşılıyordu.
Ara caddenin diğer yanındaki ilk dükkân oldukça büyüktü. Kaldırıma konan tezgâhtaki meyve sebze çeşitliliği bugünkü süpermarketleri hatırlatıyordu. Şehmus Aktaş ve oğlu Nuri Aktaş tarafından işletilen dükkânın müşterisi eksik olmazdı. Dükkânın temiz ve düzenli olması diğer dükkanlar ile arasındaki belirgin farklardan biriydi.
Behçet Arıkan, demir profil malzemeleri satardı. Dükkânın arkasındaki küçük yazıhane zeminden yüksek bir yere monte edilmişti. Bir kaç merdiven basamak çıkarak yazıhaneye girilebiliyordu. Şekil ve ebatlarına göre düzenlenen malzemeler güçlü bir raf üzerinde dizilerek sergilenirdi.
Behçet Arıkan sürekli resmi giyinirdi. Saçlarının ön tarafı dökülmüştü. Bıyık bırakırdı ancak uzatmazdı. Esnaf kefalet ve kredi kooperatifi başkanlığı da yapmıştı.
İzgi matbaası ile Behçet Arıkan'ın dükkanın arasındaki dar merdiven aralığından ikinci kattaki Ticaret ve sanayi odasının yazıhanesine çıkılırdı. Odanın ilk başkanı merhum Mahmut Ortaboy'du. Kısa süre bu görevi yürüttü. İstanbul'da geçirdiği bir trafik kazasından sonrasında hayatını kaybetmişti.
Oda başkanlığı boşanınca ticaret odası başkanlığına merhum Mehmet Teymur getirildi. Görevi uzun yıllar sürdüren oda başkanı Teymur, uzun boylu hafif göbekli mavi gözlü biriydi. Görevi gereği sürekli resmi giyinir ve bıyık bırakırdı.
Tornacı merhum Abdülkadir Uygur usta, yörede yetişen ilk tornacıydı. Sanatkâr ve kişilikli duruşuyla çevrede sayılan sevilin bir insandı. Sanatına söz söyletmeyecek kadar ustaydı.1977 yılında şu an toptancılar sitesi olarak kullanılan eski sanayi sitesinde bir torna atölyesinde çalışırken kendisi ile tanışma fırsatım olmuştu. Aynı yıl hayatını kaybetmişti. Sanat yaşamı boyunca başta yeğeni Ziya Uygur olmak üzere bir çok sanatkarın yetişmesine katkıda bulunmuştu.
Midyat garajı için anlatılanların bir kısmına şahit olmadım o dönemde. O dönemde yaşayanların anlatılarını düzenleyerek kaleme aldım.
Bu anlatılardan biri o yıllarda ‘56 model Chevrolet’ marka otomobillerin taksi dolmuş olarak kullanılmasıydı. Beş yolcu tamamlandığı zaman dolmuş taksiler duraktan kalkarak yolcuları gidecekleri yerlere götürürdü. Taksileri kullananlar arasında Koreli Behçet ve merhum hayat fırının sahibi ‘Amo Nado’nun çocukları da vardı.
Otomobiller rahattı, o dönemin en hızlı ulaşım araçlarıydı. Tek olumsuz yanları pahalı olmalarıydı.