?>

MASALDAYMIŞIZ GİBİ YAŞADIK 1

RAMAZAN PİLATİN

7 ay önce

70’li yıllarda Batman’daki sinemaların arkasındaki alanda yazlık sinema inşa edilmişti. Sırt sırta tek bina görüntüsündeydi. Üstü açık iki yüksek duvarın önüne perde olarak kullanılan yüksek ve geniş bir duvar vardı. Duvarlar beyaz badana ile boyanmıştı.

Sinemanın içi kışlık olandan farklıydı. Perdenin ön tarafından 30 veya 40 metre ilerisinde ikinci katta ailelerin oturduğu loca bölümünün arkasında küçük odada filim makinesi ile makinistler filim izletiliyordu. Bu düzeneğin kurulmasındaki amaç filmin sahneye tam yansımasıydı. Seyircilerin fiilim seyretmek için oturacağı sandalyelere sahneye doğru inen merdiven basamakları ile ulaşılıyordu. Sandalyelerin dizilişi şekli aynıydı.

RAMAN MAHALLESİ ŞENDİ

Raman sinemasında birçok anım oldu.

Film oynatma makinesi perdenin karşısında yapılmış küçük bir odaydı. Raman Mahallesi o zamanlar benim de ikamet ettiğim mahalleydi. Eski nüfus cüzdanımda kaydım ‘Raman mahallesi olarak geçiyor. Küçüklerin oynayacak alan sıkıntısı yoktu. Boş arsalarda koşup oynamak mümkündü. O zamanlarda oyuncaklarımız yoktu, bizler icat ederdik.

Kış ayları için de oyunlarımız vardı. Toprağa teneke kutunun genişliğinde bir çukur kazırdık. Sonra da kutuyu çukura bırakıp etrafını kazılan toprak doldurur, ayakla sıkıştırırdık. Tenekenin kapalı olan üst kısmına bir çiviyle delik açardık. Çukuru su ile doldurup içine karpit atardık. Kutuyu da çukura yerleştirirdik. Ucuna bez bağladığımız uzun ağaçtaki bezi yaktıktan sonra kutunun üstündeki deliğe dokundurduğumuz zaman teneke kutu metrelerce yukarı fırlardı. Her patlatma sonrasında teneke kutunun bir önceki yükselişini karşılaştırarak tartışırdık.

BULGAR GÖÇMENLER VARDI

Raman mahallesinde Bulgaristan'dan göçen ailelerin çocukları çoğunluktaydı. Yaşları bizden büyük olmasına rağmen aralarına girmelerine izin verirlerdi. Rıfat ve Alaettin kardeşler, amca çocukları merhum Necmettin, babasının yanında çalışan boş zamanlarında aramıza katılan Recep ağabey vardı. Babası demirci ustasıydı.

Bir sonraki sokaktaki dükkânlarına giderdik. Demiri kor hale getirmek için kullanılan ateş ocağına atılan kömürü yakmak için hava üfleyen körüğünü çalıştırırdık. Balta, kazma, karasaban imal eder veya tamir ederdi. İmal ettikleri ürünleri itinayla yaparlardı.

DARBUKACI CEVDET...

Bir de Darbukacı Cevdet vardı. Ama idi görmüyordu. Bu sorununu gizlemek için sürekli güneş gözlüğü takardı. Darbukayı iyi çaldığı için düğünlere davet edilir, darbukası ile düğünlere renk katardı. Geniş bahçeli bir evde annesi ile birlikte yaşıyorlardı. İşi olmadığı zaman evlerinin bahçesinde otururdu. Annesi onunla ilgilenirdi.

Sabahattin adında çok hareketli bir genç daha vardı. Ufak tefek biri olmasına rağmen herkese sıkıntı yaşatırdı. Oldukça şakacı biriydi. Mahalledeki ekibin ayrılmaz parçasıydı. Necmettin ağabey bizden büyüktü. Havacı olarak askerliğini yapmıştı.  Etrafına toplanıp askerliği konusunda sorular sorardık. 

-Sen uçak kullandın mı?

-Paraşütle atladın mı?”

Necmettin ağabey sorularımızı yanıtsız bırakırdı. Uzun boylu, sarı saçlı iri yapılıydı. Yüzünde gülümseme eksik olmazdı. Mahalledeki arkadaşların çoğunun babası TPAO’da çalışırdı. Hepsi yıllar sonra batı illerine evlerini taşıdılar.

GÖÇMENLER, BURSA’YA GİTTİ

1957 yılında Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelerek Batman'a yerleşen aileler uzun yıllar Batman'da ikamet ettiler. Emekli oldukları anda batı illerine taşınarak oralara yerleştiler. O zamanki arkadaşlarımın çoğunun adresini bilmediğim için onlar ile iletişim kuramamıştım. Bir başka komşum aynı yaşta üç oğlu olan Şaban amcaydı. Selanik göçmeniydi. Göç ettikten sonra Sivas'ın Suşehri ilçesine yerleşmişlerdi. Ankara'da da evleri vardı.

Büyük oğlu Güner Ankara’da yaşıyordu. Diğer oğlu Metin de bir süre sonra evlenip Ankara’ya yerleşti. Ağabeyi gibi elektrikçilik yapıyordu. Çetin. Tekin. Alim ve Abdullah’la yıllarca arkadaşlığımız sürdü. Çetin, ilkokuldan sonra okulu bıraktı. Mahallemizde bir kaporta boya atölyesinde çalıştı. Şimdilerde aynı mesleği icra ediyor. Birikimleriyle İzmir'in Dikili ilçesinde 70 dönümlük bir zeytin bahçesi almıştı. Aileye ek gelir sağlamak için zeytincilik de yapmaktadır. Tekin Almanya’ya yerleşti. Arada bir görüşürdük. Alim ve Abdullah ağabeyleri, Çetin’in desteğiyle işyeri açıp yaşamlarını devam ettiriyorlar. Tesadüflerin yaşamımda önemli yeri vardır.

BAHÇIVAN ŞABAN DAYININ BAHÇESİ BİR BAŞKAYDI

TPAO’da Bahçıvan başı olarak çalışan Şaban amca ve ailesi ile kapı komşuyduk. Evinin bir dönümüne yakın boş arsasında meyve ağaçları vardı. Çocukları ile uzun yıllar arkadaş kaldık. O zaman her evin bahçesinde eme basma tulumba ile su kuyularından su ihtiyacı karşılanırdı. Kuyunun bir kaç metre yakınına kavak ağacı ekmişti.

Kavak ağacı aşırı derecede yükselmişti.  Hafif rüzgâr esse dahi kavak ağacındaki yapraklardan çıkan hışırtıyı dinlemekten sıkılmazdım.  Bahçede tel örgü ile yapılan kümeste kümes hayvanı besliyorlardı. Her gün tavukların yaptığı yumurtalar evin kızları tarafından toplanırdı.  Tulumba ile çekilen su kanallar ile ağaçların altına kadar doğal bir kanal açılarak suyun ulaşması sağlanıyordu. Bu sayede su israf edilmezdi. Şaban amca emekli olduktan sonra ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşmişlerdi.

MAHALLENİN SAĞLIKÇISI...

Aslen Artvinli olan Nurettin amca, daima güler yüzlüydü sürekli temiz ve şık giyimliydi. Saçlarına ön kısmına gül şekli verirdi. Elimdeki çantada Mesleğini icra ettiği aletleri sürekli elindeki çantada taşırdı. Bir nolu sağlık ocağında, sağlık memuru olarak görev yapıyordu. Mahalledeki hastaların iğnecisi olmuştu. Defalarca ‘Nurettin amcanın ellinden iğne yedim. Sadece ben değil, mahalledeki tüm aileler çocukları ve kendilerine iğne yapması için Nurettin amcayı haberdar ederdiler.

Çelik bir kaptaki şırınga ve iğneleri steril etmek çelik kaba su koyup ısıtırdı. İşleme son olarak iğneyi şırıngaya takıp ilacın sıvısının bulunduğu ampulden sıvıyı enjektöre alırdı.

Havayı boşatmak için enjektörün kolu ile cam hazne deki sıvıya baskı yaparak enjektönün içindeki havayı tahliye ederdi Ben elinin bu kadar şifalı olan bir sağlıkçıya daha sağlıkçıya rastlamadım. O kadar uzun yıllar birlikte yaşadık ki...

O artık mahallenin sıhhiyesi değildi değil, aileden biriydi.

Devam edecek...

YAZARIN DİĞER YAZILARI