LDP'de "Abe Şinzo" grubu olarak bilinen "Seiwa" fraksiyonuna mensup milletvekillerinin, "parti bağış etkinliklerindeki gelirleri eksik beyan ettiği" iddiaları, Japonya'nın gündeminde yer alıyor.
Başbakan Kishida Fumio kabinesinde görevli "Seiwa" fraksiyonuna mensup ve "gelirleri eksik beyan ettiklerinden" şüphelenilen 4 bakan istifa etti.
Kishida, istifaları kabul etti. Böylelikle Kishida kabinesinde 4 üst düzey koltuk boşaldı.
"Hükümet Sözcüsü" olan Kabine Baş Sekreteri Matsuno Hirokazu ile Ekonomi Bakanı Nişimura Yasutoşi, Tarım Bakanı Miyaşita İçiro ve İçişleri Bakanı Suzuki Junji görevinden ayrıldı.
Kishida Fumio kabinesinde görevli kıdemli bakan yardımcıları ile parlamenter bakan yardımcılarının da istifa ettiği bildirildi.
Ülkelerin gelişmişlikleri uyguladıkları demokrasi ile orantılıdır. Japon toplumunu birçok ülke ateist oldukları için tasvip etmezler. Ancak onlar krallarına ve geleneklerine bağlı toplumlardırlar. Çalışkan ve başarıyı elde etmekte kararlı bir gelenekleri vardır. Birçok ülke gibi Japonya da petrol yoksulu bir ülke ancak onlar bu sorunlarını teknolojide, çip üretiminde, otomotiv ve yapay zekada başarılı buluşlar yaparak elde ettikleri yüksek gelirlerle kişi başına düşen milli gelir elde eden ülkeler arasında yer almaktadır.
Bürokrat veya seçilmiş vekiller hakkında yasalara aykırı bir uygulama söz konusu olduğu zaman görevlerinden istifa ederek gereğini yapmaktan çekinmezler. Tam da bu sebepten iki dünya savaşı yaşayan ve iki şehrine atom bombası atılmasıyla çöken Japon ekonomisi bugün dünyanın gelişmiş ülkeler arasında yer alarak kendini kanıtlamıştır.
Söz konusu bakanlar bazı gelişmemiş veya yarı gelişmiş ülkelerdeki gibi bu usulsüzlüğü kabul etmeyerek istifa mekanizmasını işleme koyabilirler miydi? Bu söz konusu bile olmazdı. Çünkü onlara bu tarz davranmaları için gereken uyarılarda bulunulmamıştır. Umulur ki demokrasiyi tam manası ile uygulamayan ülkeler bundan örnek alarak ülkelerindeki olumsuz gidişe dur derler.
Çin de petrol fakiri bir ülkedir. Bugün dünyanın süper güçleri ile yarışır durumdadır. Bu gelişme 80 li yıllarda başladı. Hala devam etmektedir. Alplar üzerinde kurulmuş Hollanda hayvansal gıdalar üreterek ülkesindeki insanları refah içerisinde yaşatabiliyor. Onların da petrolü yok ve ithal ederek bu ihtiyaçlarını gideriyorlar.
Ülkemizde petrol yoksulu bir ülke ancak bugün tarım, hayvancılık sanayi ve birçok ürünün üretimi dışarıdan ham madde alarak sürdürebiliyoruz. Buğday, et, yağ samanı dahi dışarıdan ithal ediyoruz. Her geçen gün ağırlaşan ekonomik şartlar sebebiyle tarımsal ürün üretimi ve hayvancılık bitmektedir. Bir toplum bu kadar dış ülkelere bağımlı olursa bu girdaptan kıssa zamanda kurtulabilir mi?
İktidar ve ortağı mahalli veya genel seçimlerde halktan oy almak için ya ülkede aya astronot yollar ya gaz ve petrol bulur ya da hasım olarak kabul ettiği ülkelerin liderlerine göndermeler yaparlar.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplanan kabine toplantısı sona erdi. Erdoğan “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle böyle bir görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak, şahsiyetli, onurlu siyasetçiler ile yola gideriz. Bundan sonrasını Miçotakis kendisi düşünsün. Kimlerle görüşecekse, kimlere nasıl üsler kurduracaksa buyursun kurdursun; biz bize yeteriz" dedi.
Bir gece ansızından biz bu sözleri komşu ülke Yunanistan için söylemedik e dönüştü. Avrupa topluluğunu tanımayan iktidar Avrupa topluluğu ile bozulan ilişkileri düzeltmek için Yunanistan'ı arabulucu olarak kullanıp amacına ulaşmak istiyor. Amacına ulaşabilecek mi? Bunların gerçekleşmesi için Amerika'yı ikna etmesi gerekir.
Anlayacağınız bozulan ilişkilerin eski haline dönmesi mümkün olacak mı? Yunanistan sadece ilişkileri bozulan ülkeler arasında yer almıyor. Bakalım Avrupa ülkeleri ile olan ilişkilerin normale dönüşmesi için hangi manevralar yapılacak? Bekleyip göreceğiz.
Adalet Bakanı Tunç, bir muhabirin, kurye Yunus Emre Göçer'i öldürerek kaçan Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu ile ilgili sorusuna "Gündem Filistin arkadaşım" diyerek yanıtladı.
Olayda birçok sorunun cevaplandırılması gerekirken yaşananların öneminin Filistin'de yaşanan katliamla ilişkilendirilmesi ne alaka? Bu gerçeklerin yanlış uygulamaları açığa çıkaracağı endişesinden mi yapılmaktadır.
Ülkede açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca insan varken saadet zinciri kuran kişi veya kişiler ile birçok sözde fenomenin gündem olması yoksulluk yaşayan vatandaşların sorunlarının gündemden çıkarılması için yapıldığı düşünülüyor. Bu mantık körlük ve görmemezlik mantığına hizmettir. Görmezseniz var olduğunu idea edemezsiniz. İyi de biz vatandaşlar olarak yaşananları hem görüyor hem de sıkıntısını yaşıyorsak ne dememiz gerekecek?