?>

KUR’AN HATIRINA!

Mehmet Cevat Kerem

8 yıl önce

Çocukken köyde yaşanmış birkaç tane kavga ve dövüş olayına şahit oldum.Dövüş başladığında ,köydeki aklı selim ve her iki taraftan olmayan insanlar  eve koşup, evdeki KUR’AN-I KERİM’ i alıp başlarının üzerine koyarak, dövüşenlerin  arasına gelir ve bağırarak,” KUR’AN” hatırına durunuz derlerdi.Bunun üzerine dövüşenler dövüşü bırakıp ayrılırlardı.             Daha  sonra ,köyün imamı, muhtar ve heyeti yada çevredeki ileri gelen diğer bazı insanlar  kavga edenleri barıştırmaya ,bu yönde çaba harcamaya başlarlardı. Şimdi ,aynı durum özellikle Türkiye ve yanı başımızdaki Ortadoğu coğrafyasında yaşamakta olan kardeşler, birbirlerini boğazlamaya çalışmaktadırlar.Öyle anlaşılıyor ki, bu kardeşlerin arasına bir hakemi getirip, bunların arasını yapma yönünde çaba harcayacak herhangi bir aklı selim, vicdani olan bir insan ve insan topluluğu yada bağımsız sivil toplum kuruluşunun  olmadığı görülmektedir.Her geçen gün Türkiye’de, Ortadoğu’da kardeşler birbirlerini öldürmekte ve bunu en acımasız şekilde yapmakta ve yapmaya devam etmektedirler.Herkesin bu konuda ki sessizliğine baktığımızda ise ,öyle  anlaşılıyor ki, bu daha uzunca bir süre böyle devam edecektir.                Bugün yine, tıpkı doksanlı yıllarda ki gibi, bölge milletvekillerinin başları eğilerek araçlara bindirmesi,tutuklanmaları  hadisesinin  yaşanmaya başlanır  hale gelmiş olması, çok düşündürücüdür.Uzunca bir süre bu iktidar döneminde karşılıklı olarak müzakereler yapılmasına rağmen, iki taraf açısından da herhangi bir olumlu  noktaya gelinmemiş olması çok acıdır.Sanki, bu iktidar tarafından sık sık  üst akıl diye tabir edilen herhangi bir güç ,ne hikmet ise, devreye girmiş,Türkiye’nin daha da kaosa gitmesi yönünde çaba harcamaya başlamıştır.           Sayıları 10-15 iken ve bugün sayılarını 40 ve 80 milletvekili çıkarabilecek bir güce ulaşmış olan siyasi hareketin, doksanlı yıllarda ki gibi yöntemler ile sindirilmesi ve bu yönde yapılacak tüm çabaların Türkiye’yi daha çok kaosa sürükleyeceğini  görmemek , devlet aklının bilinçli bir yaklaşım sergilemediği sonucu çıkarılabilir  mi acaba?Nasıl ki ,doksanlı yıllarda ki gibi, çatışma ve ölüm olaylarının  tekrardan yaşanır hale gelmiş olması, Türkiye’de politika yapanların (iktidar-muhalefet-sivil toplum kuruluşları)politikasızlık becerilerini çok iyi sergiledikleri kanaatine  varmak ,daha önce denenmiş bir yöntemi tekrardan denemek kadar basit politika sergilemek, ülkeye bir şey kazandırıp kazandırmadığı zamanla görülecektir.            Bugün yaşanan çatışma ve demokrasi anlayışındaki  farklılıklardan dolayı, ülke ekonomisi her geçen gün geri gitmekte, yatırımcılar yatırım yapma cesareti bulmamakta, döviz kurları artmakta ve Türk parası döviz kurlarına karşı her geçen gün erimektedir.Türkiye’deki ekonomik  daralmanın etkilerini azaltmak adına ,yüksek derecede ve dozajda milliyetçiliğin pompalandığı ve bu milliyetçilik duyguları ile halkı teskin etme yöntemi uygulandığı  iddiasını savunanlar  yanlış mı düşünüyorlar acaba?Ekonomik  daralma arttıkça, milliyetçi hamasetlerin ve uygulamaların artması bu halkın ekonomisine ne kadar katkı sağlayacaktır hep beraber göreceğiz.              Özellikle ,siyasi görüş ve politikaların  hızlı bir şekilde değişmesi, düne kadar 180 derecede ayrışan noktalarda birleşir  hale gelinmiş olmak,Türkiye’deki siyasi kültürün ne kadar umut verici olup olmadığı konusu tekrardan düşündürecek hale getirmiştir.Politikalardaki  aşırı hızlı değişmeler, uzunca bir devlet geleneği olan Türkiye gibi bir ülkeye yakıştığını söylemek bence mümkün değildir .Büyük devletler ,iç ve uluslararası siyasi projelerini yaparlarken, aylık veya üç aylık düşünmemeli,bu alanlarda hızlı politika değişmelerine gitmemeleri gerektiği çok önemlidir.Bunun tersinin  olması ise ,hiç iç açıcı olamayan sonuçlara hazır olmamızı beklemek doğal hale getirir.               Türkiye de, yaşanan bu çatışma ve kargaşanın siyasi boyutta da aşırı bir kutuplaşmaya sebebiyet vermiş olması, Türkiye halklarının barış ve kardeşliği adına hiçte umut verici olmadığı yönündeki düşünceleri haklı çıkarma noktasına getirmektedir.Kutuplaşmanın bu kadar fazla olduğu bir dönemde ,insanların bir birlerine kuşku ile baktığı bir ortamda bilimde,sanayide,kültürde ve diğer alanlarda bir ülkenin kalkınmasını beklemek kadar hayalci bir yaklaşım olabilir mi?İnsanlar o kadar birbiri ile kutuplaşmış ki, en ufak farklı bir sese farklı bir yoruma dahi tahammül edecek durumda olmadıkları görülmektedir.Buda insanlar arasındaki duygusal kopuşun hızlı bir şekilde artmasına ve insanların birbirleri ile muhabbet duymalarını önler hale getirir.            Türkiye de yaşanan problemleri çözme noktasında , ilahi  kanunlar  mı esas alınarak çözümler getirilecek ,yoksa  dünyanın gelişmiş ülkelerinin uygulamış olduğu demokratik sistemler ile mi yönündeki soruya nasıl cevap verilecektir?Türkiye’de, mevcut durumda devlet yönetiminde yer alanların ,daha çok İslami referansları dile getiren  insanlar ile fikriyatın hakim oldu bu süreçte, bu kargaşa ve ölümlerin İslami temelde çözülememiş olması, çok büyük bir fırsatın kaçırılmasına neden olabilir.Türkiye’de yaşayanlar olarak, kendi aramızdaki bu insani ve toplumsal kargaşanın çözümünü  Kuran’i ya da adına evrensel hukuk denilen temelde çözülmesini beklemekten başka ne yapabiliriz ki? Türkiye sorunlarını çözmede bunu becerebilecek mi,bu  beceriyi sergileyecek mi?Sonuç; Kimisine göre işler çok iyi gitmekte ,kimisine göre ise işler fecaattir.              Türkiye ,İran ve Suudi Arabistan gibi değildir .Bu ülkelerin  yüksek zengin yer altı kaynakları vardır.Türkiye gibi özellikle enerji alanında dışa bağımlı olan ülkelerde ,ekonomi ve sanayinin gelişmesi ülkeye gelecek dış kaynaklara bağlı olduğunu unutulmamalıdır.Dış kaynaklarda , yani sıcak paralar ve yatırım  kendisini daha çok demokrasinin ve insan haklarının uygulandığı  ülkelerde demirlediklerini görmekteyiz.Onun  için Türkiye’nin demokratik  anlayışından uzaklaşma belirtileri göstermesi bile ,ekonomik sıkıntıların hızlı bir şekilde başlamasına vesile olduğu ,şimdiden görülmeye başlanmıştır .İhracatın 2011 yılları gerisine düşmesi ve 2016 son üçüncü çeyrekte açıklanan  şirket kararlarının  %30 lara varan şekilde düşmüş olmaları bunun bir sonucudur.              Onun için biz hep birlikte  kardeşçe yaşayabileceğimiz bir ülke istiyor isek, hangi görüşten olursa olsun ,desteklediğimiz siyasi fraksiyonlara  demokratik temelde baskı yapmalı ve onları kardeşliği ve barış savunacak hale gelmeleri yönünde politikalar izlemelerini sağlayacak  telkinler yapmamız gerekmektedir.Kısacası en kısa zamanda birileri kavganın ortasına atlayarak, KUR’AN hatırına durunuz demesi gerekmektedir.Her şey çok geç olmadan…..

YAZARIN DİĞER YAZILARI