Bu yazıyı yazarken aslında çok set bir dil kullanmak isterdim. Ancak yine bazı iyi niyetli ve işini layıkı ile doğru yapan insanlara ayıp olur diye yumuşatmaya çalışacağım.
Başta ülkemizin ekonomik refahının artması ve insanlarımızın iş, aş sahibi olabilmesi için yatırımların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Uzunca bir süredir, Türkiye ekonomik sisteminde özelleştirmelere büyük bir hız verilerek, devletin elindeki nerede ise ,bütün üretim-sanayi tesislerinin özelleştirildiği görülmektedir .
Devlet özel sektörün önünü açmak ve insanları yatırım yapmaya teşvik etmek için çok büyük ekonomik destek paketlerini açtı ve açmaktadır. Yerelde büyük mülki amirlerin ,her gün yatırımcılar ile görüşüp ,nasıl daha iyi ve hızlı işleri birlikte yapabilirizin mücadelesini sürdürürken ,maalesef alt kademelerdeki bazı insanların ise bu performansa ayak uyduramadıkları ve işverenlerin büyük sıkıntılar ile karşılaşmalarına neden oldukları görülmektedir.
İşverenlerin hemen hepsi karşılaştıkları sorunlarını doğrudan mali müşavirlerine iletmeleri kadar doğal bir şey olamaz…Ancak ,bürokrasi üzerinde etkisi daha fazla olan bağlı oldukları odalar üzerinden de destek talep etmeleri onların en doğal haklarıdır. Sorunlarının çözümü için sadece mali müşavirlerinden destek talep etmek ,işlemlerin uzamasına neden olabilmektedir. İşverenlerin sorunlarını bağlı oldukları oda ve üyesi oldukları dernek yönetimlerine izah etmeleri durumunda, kendileri ile ilgilenileceğini ve yardımcı olacaklarını düşünüyorum. Bunu anlatmamaları ve kendi içlerinde saklı tutmaları doğru bir tercih değildir.
Burada, oda ve dernek yöneticilerinin tek kusuru olarak, her şeyi mutlaka birilerinin kendilerine gelip aktarılmasını değil, kendilerinin de sahada işlerin nasıl döndüğünü ve neyi- nasıl daha güzel yapabileceklerine kafa yorup kendi işinde uzman olan kişileri de yanlarına alıp sorunlar ile müdahale etmeleri gerekmektedir.
Yani işveren duyarlı olacak ve üyesi oldukları kurumlardan destek almasını iyi bilmesi gerekmektedir. Yoksa odaya, derneğe kayıtlı olmanın ne gibi bir amacı kalıyor ki?
İnsanlarımızda kul hakkı denince, hep akla ,birisinin malını gasp etmek gelir. Oysaki hakka girmek sadece mal gaspı değildir. Örneğin bir inşaat işçisi-devlet memuru, muhasebeci ,fırıncı ,tamirci ,doktor vb.gibi işlerini ifa ederlerken ,işin hakkını vermeleri gerekmektedir. Yapılan işi bilerek iyi yapmamakta hakka girmek demektir.
Büyük ekseriyeti Müslüman olduğunu düşündüğümüz Toplumumuzda, genelde hep dinin 5 şartı ön plana çıkarılmış ve anlatılmaktadır. Elbette ki bu şartlar dinimizin direkleri konumundadırlar. Bir insanın, ALLAH ile birebir kendi arasında olan bu 5 şarta ilave olarak ,asıl dinin temeli olan adalet kavramının da sürekli dillendirilmesi ve insanların gündeminde tutulması, anlatılması toplumsal refah ve barışımız için çok büyük katkı sağlayacak kanısındayım .Çünkü direkler temeller üzerinde kurulmaktadır .Temelin olmadığı yerde direkleri dikmek zorlaşacaktır.
Bir insanın bu 5 şartı yerine getirmemesi kendi sorunu iken, bir kişinin bulunduğu konumunu kötüye kullanması, görevini , işini layıkı ile yapmaması tüm topluma zarar vermekte ,toplum üzerinde olumlu yada olumsuz etkilenmesine vesile olabilmektedir. En basitinden söylemek gerekir ise ,görevli olduğu sokağı iyi temizlemeyen temizlik görevlisinden dolayı, sokaktaki tüm insanlar olumsuz etkileneceklerdir.
Yani ,şöyle anlatacak olursak, görevli bir devlet memuru bulunduğu pozisyondaki görevinin ne olduğu iyi bilmeli ,okumalı ,araştırmalı ,yaptığı görev icabı insanların mağdur olmamaları için elinden geleni yapmalıdır. Bu yapılmadığı zaman ne olmuş olur? Elbette ki insanların hakkına girmiş olacaktır. Aynı durum bir inşaat işçisi, muhasebeci, doktor, tamirici vb. gibi içinde geçerlidir. İnsanlar işlerini yaparken, bir an vicdanlarını da devreye sokmaları gerekmekte olup, kendileri mümkün olduğunca idareci ,yapıcı olmaları gerekmektedir. Görevi başında saatlerce cep telefonu ile geyik yapmaması gibi….örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Toplumda herkes kendi sorumluğunun bilinci ile hareket ederse ,insanların birbirlerine olan sevgi ve saygıları artacağı gibi, şimdilerde insanların bir birlerine olan güvenme algısı da yükselecektir. Çünkü toplumda ki güven algısı yerlerde sürünmekte, büyük çoğunluk birbirimize güvenmemekteyiz. YANİ ZORLAŞTIRCI DEĞİL, KOLAYLAŞTIRICI OLMAK gerekmektedir. Çünkü, inan için dinimiz ,inanmayan içinde inandığı değerleri bunu söylemektedir.