Dünyadaki tüm ülkeler iyi veya kötü belli yasa, kanun, tüzük, yönetmelik, genelgeler ile kendilerini idare etmeye çalışmaktadırlar. Buradaki asıl önemli nokta, yapılan bu yazılı metinlerin insan hayatını ne kadar olumlu veya olumsuz anlamda etkilediği, yâda ihtiyaçlara ne kadar cevap verdiği konusu kişiden kişiye değişebilmektedir. Yasaların hukuka ne kadar uygun olduğu ve vicdanlara ne kadar sindiği yani kabul gördüğü çok önemlidir. Mevcut yazılı kurallar toplumun yaşamı üzerinde çok büyük etkiler bırakma özelliğine sahip oldukları için, yaşamın gerçekliği ile pek örtüşmeyen, yaşamın gerçekliliğinden uzak olmaları durumunda insan hayatını felç etme derecesinde olumsuz etki bırakabilmektedirler. Dünyanın en iyi anayasaları, kanunları getirilse bile uygulayıcılar başarılı ve yeterli deneyim ve birikime sahip değiller ise bundan sonuç beklemek imkânsız olacaktır. Son günlerde iş hayatını çok olumsuz etkileyebilecek bazı hususları dile getirmek istiyorum. Bilindiği üzere işverenler 10 işçi ve üzeri işçi çalıştırdıkları takdirde, bu işçilerin maaşlarını her ay bankada yatırma mecburiyetleri vardı. Bu mecburiyet işçi sayısı bakımından 5 kişiye düşürüldü.2016 yılı için maaşı bankada yatırılmayan her bir işçi için her ay 161 lira idari para cezası öngörülmektedir. Bu yasaları çıkaranlar, acaba 10 kişi olduğu zamanki uygulamaların ne kadarının sonuç verdiğini değerlendirip ona göre düşünerek mi sayıyı düşürdüler derseniz, şahsen bunu düşünmüş olabilecekleri söyleyemem. Bence sırf iş yapmış olmak için bunu yaptılar. Bir diğer konuda mesleki yeterlilik belgesi olmadan işçi çalıştıranlara verilen yüklü miktarlardaki para cezalardır. Gerçi bu zorunluluğun başlama süresi yılsonuna kadar çekildi. Ancak bunu kaç kişi biliyor, yâda kaç işçi gerekli mesleki yeterlilik belgelerini hazırlamış olabilir? Mesleki yeterlilik belgesi şu an 50 civarı mesleği kapsamaktadır. Bu meslek gruplarının tamamı da inşaat işleridir. Yani kalıpçılık, sıvacılık yapacak olan elin garibanı, sertifikası yoksa gidip ayrıca kurs görüp üzerinden de ödeme yaparak çalışabilme imkânına kavuşacaktır. Zaten bu meslek grubunda çalışanların hemen hemen hepsi Türkiye’deki en alt gelir grubuna giren insanlardan oluştuğunu bilmeyecek kadar bil haber insanlar tarafından bu mecburiyet getirilmektedir. Düzenlemeyi yapanların nasıl bir hayat sürdürdüklerini söylemeye gerek yok zan edersem… Üçüncü konu ise 1 Temmuzdan itibaren işin tehlike derecesine bakılmadan tüm sigortalı işçi çalıştıran işverenlere getirilen iş güvenli ve sağlığı mecburiyetidir. Yani bir büroda işçi çalıştıran işveren bile bu hizmeti almak zorundadır. Bunun ne kadar gerekli olup olmadığını değerlendirmek için azcık bir insaf kırıntısına sahip insanın tamamıyla ret edeceği vicdanların buna olur diyebileceğinden emin değilim. Bu tür yasların uygulanabilirliğini denetlemek ile görevli memurların zaman zaman çok büyük vicdani hadiseler ile baş başa kaldıklarını duyuyoruz. Gerçektendi mevcut yasaları bu şekilde uygulamak, tamamıyla işverenin ertesi gün kapısına kilit vurmasına neden olabilecek kadar büyük cezalar ile karşı karşıya getirebilmektedir. Son zamanlarda Türkiye’deki ekonomik verilerin iyi gitmediği, gerekli tassa rufun sağlanamamasından dolayı tüm çalışanlara zorunlu bireysel emeklilik kapsamına alınması yönünde çalışmaların olduğu, ülkeye giren yabancı kaynakların geçmiş yıla oranla % 42 azaldığı, sahil kenarındaki otellerin bom boş olduğu, işsizliğin yine yükselmeye başladığı, şu anki ihracat miktarının 2011 yıllarının gerisine düştüğü bir ortamda, işverenlere çokta anlamlı ve kendileri açısından önemi olmayacak külfetleri bindirmek, bunların olumsuz sonuçlarını değerlendirmeyecek kadar uyuşmuş olmayı anlamış değilim. Duygulara bir nebze tercüman olabilmişsek ne mutlu bize… ALLAH AKIL VE FİKİR VERSİN… NE DİYELİM BAŞKA…