Bilindiği üzere İslam inancına göre 6 tane imanın şartı vardır. Bunlardan bir tanesi de Kader’e imandır.
Evreni yaratan ve yöneten tek hakim olan ALLAH, belli bir plan çerçevesinde bu sistemi yönetmektedir. Burada insanın yapması gereken sorumlulukları ile birlikte ALLAH’ın belirlemiş olduğu takdir arasında ince bir çizgi vardır.
Yazıdaki Kadercilik konusu ile ilgili bazı alıntıları Mustafa Macit hocanın kitabından sadeleştirerek aktaracağım. Hoca bu konuyu çok güzel ifade etmiştir. Tanım itibari ile kadercilik; insan hayatının doğaüstü bir güç veya güçler tarafından önceden belirlenmiş olduğu inancına dayanan bir paradigmadır.
Kadercilik anlayışının toplumunun önemli bir kesiminin; benzer sosyo-kültürel değişkenleri paylaşan birçok insanın gündelik hayatına, belirli tutum ve davranışlarına yansıdığı da bir gerçektir.
Temel olarak kader, insanın davranışlarının, etrafında meydana gelen olayların, nedenlerinin doğaüstü güçlere atfedilmesine dayalı bir anlama ve açıklama biçimi olarak değerlendirilebilir. Öyle ki insan hayatının hemen her alanında kaderin bir anlamlandırma, yorumlama veya açıklama olarak kullanıldığını görebiliriz.
Kadercilik anlayışında çaba harcayarak ya da önceden harekete geçerek bu belirlenmişliğin dışına çıkılamayacağını ve bu durumun yaşamın kaçınılmaz bir olgusu olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünerek, buna göre hareket etmektir.
Yani, Kaderci bakış açısı olayların önceden belirlenmiş bir seyir içinde ilerlediğinin itaatkar bir kabulüdür.
Olacağı varmış, olmuş veya Olacak olan olur, deyimi kaderci yaklaşımın üç kelimeye sığdırılmış özeti olarak ele alınabilir.
Yani insan, bilse de bilmese de, yapsa da yapmasa da, çabalasa da sakınsa da olacak olan her ne ise o, bütün bunlara aldırmaksızın önceden belirlendiği gibi gerçekleşecektir. İnsan aklının, çabasının ve kabiliyetinin gelecek ve olaylar üzerinde belirleyici bir etkisi yoktur.
Olayların ortaya çıkışı gibi seyri de insanın iradesine, beklentilerine ve çabasına aldırış etmeden insan dışı etkenler tarafından belirlendiği şekilde olacaktır.
Kaderciliğe göre diğer her şey gibi insanın eylemleri de önceden belirlenmiş ve takdir edilmiştir. İnsan, belirlenen ve takdir edilen bu eylemleri sırası ve yeri geldikçe gerçekleştirmektedir.
Bir kaderci, “Sakınılmaz, önüne geçilmez olan bir şey, er ya da geç olacaktır.” der.
Kadercilik geçmiş için bir açıklama, gelecek için bir tavır, tutum ve davranış önerisidir.
O, geçmişi açıkladığı kadar geleceğe karşı takınılacak tavrı da belirlemektedir. Kaderciliğe göre gelecek, geçmişe benzer. Tıpkı geçmiş gibi gelecek adına, onu değiştirmek için hiçbir şey yapılamaz.
Bu nedenle insanın geleceğe ilişkin ne yapacağı konusunda düşünmesi gerekmez.
Çünkü gelecek, insanın düşüncesine, çabasına bakmaksızın hatta kimi zaman insanın irade ve çabasına rağmen önceden belirlendiği üzere gerçekleşecektir. Hiçbir insani neden onu değiştiremeyeceği için gelecek adına takip edilecek tek rasyonel yol boyun eğmektir.
Bütün bu anlatılanlardan yola çıkarak kaderciliğin bir teori olduğu kadar bir davranış önerisi gibi durduğunu söylemek yerinde olur.
Eğer davranışlarımız, toplum ve dünyanın geleceği kendisine karşı boşuna çabaladığımız aşkın bir güç tarafından önceden belirlenmişse ve değişmeyecekse bu, çaresizliğin en iyi anlatımıdır. Son tahlilde kadercilik, davranış ve olayların sonuçlarıyla birlikte önceden takdir edildiği ve bu takdirin değişmeyeceği inancıyla hareket etme, davranış ve olayları böylece açıklama şeklinde ifade edilebilecek bir paradigma olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son yaşanan deprem ile birlikte kader anlayışı ile alınması gerekipte alınmadığı ileri sürülen önlemlerin çatışmasını görmekteyiz.
Örneğin; yıllardan beri bazı yer bilimci insanın ileri sürdüğü depremin olacağı gerçekliliğini göz ardı edip, buna karşı alınması gereken önlemlerin alınmaması kadercilik anlayışının neresine koymak gerekmektedir. Şimdi de bu durumun İSTANBUL da yaşanabileceği tezinin önlemlerini almak veya almamak neyi ifade etmektedir?
Yâda, diğer bir bakış açısı ile insanoğlunun yeryüzündeki nefesi sayılı ise, buna karşı kim ne yapabilir sorusuna nasıl bir cevap verilebilir.
Kader Gayrete Âşıktır, cümlesi halk arasında sık kullanılmaktadır. Burada asıl ne denmek istenmektedir acaba?
Bu konu çok karmaşık olup, itikadı anlamda çok tehlikeli bir çizgide olduğumuzu unutmadan, bilimin alınması gerekir dediği tüm önlemlerim de alarak, bundan sonra doğabilecek afetlere karşı hazırlıklı olmak ümidi ile tüm halkımıza baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.