Whoever is a knight of honor and morality; know that he is the most dishonest
Friedrich Nietzsche
Kim şeref ve ahlak şövalyesi ise; bil ki o en şerefsizdir
Friedrich Nietzsche
Şahıslar ahlak ve namus timsali olarak kendilerini tanıtıyorlarsa ; hayra alamet değildir. Ya birilerine yaranmak için bunu yaparlar, ya çıkarlarını emek ve güç sarf etmeden mevkilerini yükseltmek için, yada amacını anlayamayacak kişileri kandırmak niyeti ile bu onursuz davranışlarda bulunurlar.
The poverty of the people is our poverty. The wealth of the people is our wealth.
Nintoku
Halkın yoksulluğu bizim yoksulluğumuzdur. Halkın zenginliği bizim zenginliğimizdir.
Nintoku
Bu anlamlı ve etkisini yüzlerce yıl sonra dahi ilk günkü kadar etkili olabilen bir cümleyi kurarak isabetli teşhiste bulunulması tesadüfi değildir.
Japon imparatoru Nintoku ve ders niteliğinde hikayesi.
Japon İmparatorluğu’nun 16. İmparatoru Nintoku milattan sonra 313 yılında tahta çıkar. Tahta çıktığında sarayın yüksek bir kulesine çıkan Nintoku ülkesine şöyle bir bakar. Evlerin tepelerinde yukarı doğru yükselen hiçbir duman göremeyince de, halkının fakir bir durumda olduğunu ve bu yüzden hiç kimsenin de evinde yemek pişmediğini görür.
Acilen bir buyruk çıkartan İmparator Nintoku halkının birkaç yıl boyunca yalnızca kendileri için çalışması emrini verir. Hatta İmparator sarayda hizmet eden kişileri dahi evlerine gönderir. Sadece kendileri için çalışan halk ise, üç yılın ardından fakirlikten kurtulur ve bolluğa erişir…
Nintoku, sarayın kulesine çıkar ve her yerde tütmekte olan dumanları görünce halkının artık refah seviyesine eriştiğini anlar ve yanında bulunan eşine çok büyük bir mutlulukla “Artık zenginiz.” der…
İmparatoriçe ise aradan geçen 3 yılın sonunda bakımsızlıktan dolayı her yeri eskimiş, çatısı akmış, bitkileri solmuş, perişan haldeki sarayı göstererek “Sen buna mı zenginlik mi diyorsun?” der.
Nintoku’nun karısına verdiği bu cevap ise yüzyıllar boyunca Japonların aklından çıkmaz; “Halkın yoksulluğu bizim yoksulluğumuz, halkın zenginliği de yine bizim zenginliğimizdir.”
Seçilen veya halkın talebi ile başa getirilen kişilerin liderlik vasıflarındaki etkenlerden biri de toplumunu sevmesi ve bilgeliğidir. Halkı aç iken kendi itibarını korumak amacı ile görmezden gelen liderler ile Nihkotu arasındaki fark budur.
Hz. İsa'ya ölüleri diriltmekten daha zor ne olabilir diye sordular.
Dedi ki;
"Ifhamu men la yethen"
Yani: Anlamayana açıklamak.
Hz. They asked Jesus, What could be harder than resurrecting the dead?
He said; "Ifhamu men la yethen"
Namely: To explain to those who do not understand.
Mevlana'nın güzel bir sözü de aynı meseleye dikkati çekiyor. Kişiye ne anlatırsan anlat o anlayabileceği kadarını anlar. Anlamayana ne anlatırsanız anlatın o anlamamakta direnir. Çünkü onun söylenenleri süzgeçten geçirerek anlatılanları anlaması imkansızdır.
Her yerde tek bir adalet ilkesi vardır. Güçlülerin çıkarları.
Platon
There is only one principle of justice everywhere. The interests of the strong.
Plato
iktidarların vatandaşlarına renk, dil, din, zenginlik, güç ayrımı yapmadan adaleti v kanunları uygulanması gerekir. Bu analı yorum yüzlerce yıl önce söylenmesine rağmen o tarihten bu güne tersi uygulanıyorsa. Mesele adaletin uygulanması değildir. Gücün adaleti kendin göre şekillendirmesidir. Adaletin uygulanmadığı hiç bir ülkenin toplumu huzur bulamamıştır.
"Yoksulluğu bitirmek hayır işi değil. Adalettir"
Nelson Mandela
"Ending poverty is not charity work. İs justice"
Nelson Mandela
Adalet ile ilgili bir başka anlamlı söz de yoksulluğun bitirilmesinin iyilik olmadığı gerçeğine parmak basmasıdır. Adalet toplumdaki yoksul ve aç insanların doyurulmasının adalet ile gerçekleşmesidir. Yani bunun politikadaki karşılığı sosyal adalettir
Hayatın en büyük trajedisi, çok çabuk yaşlanmamız ama çok bilge olmamızdır.
Benjamin Franklin
The greatest tragedy of life is that we grow old too quickly, but too wise.
Benjamin Franklin
Trajedi, insanların yaşamlarında başlarına gelen çok kötü olayları, talihsizlikleri ve olumsuzlukları ve felaketleri; heyecan, acı ve korku duyguları ile birlikte sahne üstünde seyirciye anlatmayı hedefleyen bir edebiyat ve tiyatro türüdür.
Yaşlanmak insanlara yaşamlarının en acı ve üzücü dönemleri olarak kabul edilir. İnsanlar yaşlanmayı asla kabullenmezler. Bu duygusallık aslında bilge olmamaktan daha trajik değildir. Bilgelik deneyimler, alınan eğitim ve tecrübelerin yaşam boyunca karşılaştıran olumsuzluklarda çözüm üretme kabiliyetidir. Unutulmamalıdır ki; bilgelik bilgisizlik ve cehaletin panzehridir.