Dün Hazine ve Maliye bakanı Nebati’nin bir söyleşide, mutluluğunun gözlerine yansımasını, programdaki kadın ile paylaşması gerçekten en trajikomik bir durum oluşturdu!
Siyasiler bu şekilde kendi duygu ve düşüncelerini aleni ve açık olarak ortaya dökmezler, belli ki duygusal ve acemi bir siyasetçi olan bakanımız, çok çabuk kendini ve kabineyi ele verdi!
Neydi gözlerindeki ışıltının kaynağı ve sebebi, dolardaki kur düşüşü ve kur garantili mevduat hesabı nemalandırılması…
Biz bu yeni dövize endeksli Türk lirası mevduat hesaplarının, sebep ve sonuçlarının, maliyet ve külfetinin en sonunda kimin omuzlarına çökeceğini deneyimli ekonomistlerden duyunca, halk olarak, gözlerimizin içi ışıldamıyor ve maalesef mutlu olamıyoruz.
Düşünün bir devlet ki, halkının kazanç ve emeğine göz dikmiş, zengin ve büyük sermayedarlarının tüm kaynağını yetim ve yoksulun cebinden karşılıyor!
Doları olanın dolarını liraya çevirip, üstelik dolar kuru farkını hazineden ödüyor ve bu hazine ki tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan hazine, vatandaşın dolaylı ve dolaysız vergilerinden oluşan hazine..
Dolar düştü ama fakir fukaranın yediği ekmek, içtiği su, yaktığı yakıt, kullandığı akaryakıt, yemeklerindeki tuz ve suya kadar her şey zamlı halde kalıp düşmediğine göre…
Bu duruma nasıl olurda bir maliye bakanı ve bir siyasetçinin gözünün içi parıldar ve sevinçten ifade edemediği duygularını spikere gözlerime bak anlarsın diyerek, defalarca, parlayan göz bebeğini gösteriyor!
Bu nasıl bir zihniyet bu nasıl bir inanç ve bu nasıl bir insanlık, gelin bu hükümete güvenin ve bu hükümetten halk olarak bir beklenti içine girin!
Bırakın iç güven sorunu, dışarıdan bu durumumuzu görenler nasıl bize güvensin ve sermayesini alıp ülkemize getirerek yatırım yapsın…
Biliyorsunuz sermaye güvenli limanlar arar, hukuk ve demokrasi ister, malının ve sermayesinin garantide olmasını ister, halkının cebine göz diken ve halkı soyarken, gözlerinin bebeği parlayan bir hazine bakanına güvenerek kim sermaye getirir?
Yani davul ve zurnalar eşliğinde oynayan, zavallı taraftar halk ve havuz medyasının manşetlerini süsleyen o editörler, suni olarak oluşturmak zorunda kaldıkları TL kuyrukları, bunların tamamında, sıradan ve dövizi doları olmayan sosyal desteklere ve havuzun maaşına muhtaç insanlar, bunların bu halay ve manşetleri halkın karnını doyurmaz ve olan gerçeği ortadan kaldırmaz…
Halk aç ve perişan, Türk lirası yerlerde sürünüyor ve itibarı sıfır, hükümete ve kabineye güven yok, işsizlik rakamları ortada, dışarıya kaçan sermaye göz önünde…
Bu kadar sıkıntılı bu kadar çersiz olan bu halkın omuzlarına yeni bir yük yükleyerek, onu daha da perişan ederek, onun sokaklarda davul zurna eşliğinde oynamasını başarmak, nasıl bir algı operasyonu acaba?
Yarın yeni iflaslar ve yeni krizlere gebe olan, kısa sürede günü kurtarmaya yönelik bu operasyonun, iktidara bir puanlık bile güven ve oy olarak dönmeyeceği gelecek anketlerden anlaşılacaktır!
Bakan beyin neşesi yerinde olabilir, gözlerinin içi parlaya bilir, tıpkı bir oyuncak bulan çocuk gibi sevinebilir ama hepsi geçici ve hepsi hayali…