Son olarak Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan Tokat'ta yaptığı konuşma sırasında,
"Gece yatmadan önce bir tabak manda yoğurdu, üç-beş hurma, bir kaşık kestane balı, bir avuç yulaf ezmesi" yediğini söylemişti.
Bu sofra dar gelirli ve orta halli vatandaşlar tarafından uygulansa bütçeleri her ay 2000 lira açık verir. Bu guruba yoksulluğun dibini yaşayanları dâhil edilmiyor mu?
İki örnekte yüksek gelir elde eden kesimin maddi yönden hiçbir sıkıntı yaşamadan hayatını devam ettirmektedir.
Meselenin bu yanı bir başka eksikliğimizi ortaya çıkarıyor.
Anlatacaklarım yıllarca önce yaşanan ve vatandaşın alım gücü olmayan komşu ve yakınlarına yaşadıkları sıkıntıları umursamadığını göstermemek için yaptıkları ahlaki davranışları aklıma geldi.
Durumu iyi olan mahalle sakinleri evlerine erzak aldıkları zaman kese kâğıtlarına koyarak ne aldıklarının görünmemesi için gizlerlerdi.
Sonraları kese kâğıtları kullanılmamaya başlandı.
Bunun için benzeri yöntemlere devam edildi.
Alınan erzaklar renkli poşetlere konarak evlere taşındı.
Bu davranışların vatandaşlara yoksulluklarının görmezden gelindiğinin hatırlatılmamasına yönelik bir davranış olduğu söylenirdi.
İnsanların göz hakkı olarak yorumlanan bu davranış doğruydu.
Komşusu yoksul olanlar maddi durumları ölçülerinde yardımdan kaçınmazdı.
Evde kaynayan tencerede ne kısmetse, komsuna da bir tabak vererek gönülleri alınırdı.
Bugün bu gelenek var ancak uygulanmıyor.
Neden?