Kayyum tarafından yönetilemeyen, Batman belediyesi başkanı, yangın bölgesine müdahale etmek üzere yangınlardan dört gün sonra nihayet itfaiye araçlarını, yangın bölgesine gönderdi!
Bu aslında yardım veya yardımcı olmak değil, tamamen külfet, yük ve israftan ibarettir, nedenine gelince, tamamı yaşlı olan bu araçlar ve personelinin, Akdeniz illerine yetişmesi orada konuçlandırılması ve yangına müdahale etmesi 5 günü alır, bunların akaryakıt, Yeme içme, barınma ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması ise ayrı bir masraf…
Tamamen dağlık bir alan olan yangın yerlerine itfaiye araçlarının ulaşması ve müdahalesi nerdeyse imkansız, birde bunlara bürokratik engelleri katarsak…
Yani bu tamamen reklama yönelik ve basına oynama reklam kokan bir hareket, bu ülkenin ormanlarını söndürmek için Orman bakanı, AFAD, Cumhurbaşkanı bile kılını kıpırdatmazken, Batman belediyesinin iki üç aracı ile ancak Hz. İbrahim in ateşine su taşıyan, kertenkele misali olur!
Biz Batman Kayyumu nun yaptıklarını bir tarafa bırakalım ve ana konumuza dönelim, biraz da bu felaketin ve diğer felaketlerin sonucunu değerlendirelim.
Bakın Akdeniz ülkelerinin tamamına hemen, hemen hepsinde bu mevsimde yangın felaketleri tüm hızıyla sürmektedir.
Yunanistan, İtalya, Cezayir, Fas İspanya… Bunların tamamında olay bu kadar vahim değil ve bu kadar ilgisiz kalmamaktadır.
Yangınların yanı sıra, Sel felaketleri, Depremler ve özellikle Korona virüsü felaketi ile adeta dünya bir felaketler dünyasına dönmüşken birde başımıza Ekonomik ve askeri savaş felaketleri gelmektedir!
Bunların tamamında dünya daki mücadele ve sorumluluk anlayışı ile bizdeki hükümetin yaklaşımı arasında çok farklar mevcuttur!
Tüm dünya bu felaketlerle mücadele ederken, İnsan odaklı ve vatandaş yararına çalışmakta mücadele etmektedir.
Yani İnsanlarını, Doğalarını, Hayvanlarını, Topraklarını, Bitki örtüsünü korumak için her şeyi seferber etmektedirler!
Kısacası her ülke bu tür doğal felaketler için önceden hazırlığını yapmış ve tedbirlerini almış, bu tür felaketlerle karşılaştığında, en az kayıp ve en az eleştiri ile karşılaşmaktadır.
Bizde ise felaketler kapıya geldikten sonra hata yaşandıktan sonra çareler aramaya ve tedbir almaya çalışıyoruz, felaket geçtikten sonra tüm bu hazırlıkları unutuyoruz.
Dikkat ederseniz ülkemizde nerede bir deprem, sel, yangın olmuş , birkaç müteahhidi sevindirmek için en önce TOKİ işe başlamaktadır!
Bunun dışında bir devlet kurumuna maalesef rastlamak mümkün değil. Oysa her felaket için ayrı kurum ve kuruluşların önlem ve hazırlık yapmaları gerekir.
Bu gün dünya yangınlarla mücadele etmek için yangın söndürme uçaklarını kullanırken, biz hala kazma kürek ve itfaiye aracı kullanıyoruz!
Dünya sellerle mücadele etmek için, yapılaşma ve dere yataklarını ıslah dereken, biz inadına yaylaları ve dere yataklarını imara açıyoruz…
Dünya korona ile mücadele için halkına maddi destek sağlarken, biz halktan yardım ve bağış istiyoruz.
Dünya depremlerle mücadele etmek için yatay yapılaşmaya geçerken, biz dikey yapılaşma ve hatta bizim Kayyum un yaptığı gibi, Erozyon bölgesine 15 kat imar izni veriyoruz!
Felaketlerin bizim ülkemize gelmesine gerek yok, zaten bizim varlığımız başlı başına bir felaket!