ET KOKARSA TUZ, TUZ KAKARSA?
IF MEAT STINKS, SALT, IF SALT STINKS?
HEKE GOŞT BİXWÎNE, XWÊ, GER XWÊ BİXWÎNE?
Yoksul kazanınca nereden getirdin. Zengin kazanınca babasından kalmış tekerlemesi ile geçiştirilen haksızlıkların mahkemelerde cezasız bırakılması et kokarsa tuz, tuz kokarsa ne kullanacağız sorusunu beraberinde getiriyor. Çalışıp alın teri ile yaşamaya çalışan kesimlerin kazançlarının vergileri anında kesilirken maaşları henüz ellerine geçmeden kırpılmış oluyor.
Zenginin vergi konusundaki alternatifleri muhasebedeki düzenlemeler ile azaltılabildiği bir sistemde vergi yükünün yoksul vatandaşlara ödetilmesi adar gelirliye ağır geliyor. Bu sorununu dile getirirken geçinemiyorum demekten başka bir seçeneği yoktur dar gelirlilerin. Daha fazla ısrar edildiği anda hukuk devreye sokularak yoksullar cezalandırılır. İktidar ise sabredin, şükredin tekerlemesini yaparak yoksul vatandaşları teskin etmeye çalışıyor. Ekonomi kötü dudumdayken iş adamları ve fabrikatörlere ekonomik olarak dokunulmaz.
Onlara her türlü olanaklar sunulur. Çünkü iş adamları fabrikalar açıp istihdamı artırarak iktidarın sebep olduğu enflasyon canavarından kurtulmasına destekleyecekleri düşünülerek onlara ayrıcalıklı davranılır. Her kesimdeki vatandaşların serzenişleri ortamın yangın yeri ne döndüğüne işaret ederken, bütçedeki açığın kapatılması için ziraatçı, emekli, çalışan ve memurlar, asgari ücretlinin maaşına yönelerek bu sorun sonlandırılmak istenmektedir. Bunlar yeterli olmayınca vatandaşın nabzına şerbet dökmek için her gün ülkenin durumu iyiye gidiyor açıklamaları yapılıyor. Ülkenin kalkınma oranı her ay artarken vatandaşın geçim sıkıntısında değişiklik yaşanmaması halkı çaresizce susmalarına neden oluyor. Çalışan emekliye yeni bir yasa ile sigorta pirimi ödeme zorunluluğu getirilme planları yapılıyor. Emekli milletvekillerinde ise birkaç maaş almalarına rağmen ek vergi ödemeleri yapmaları sağlanmıyor. Ülkelerin refah seviyeleri zenginin ve politikacıların, yüksek makamlardaki bürokratların aldıkları astronomik maaşlar ile ifade edilmez. Bizde ülkeyi kurtaracak olanların dar gelirliler olduğu düşünülerek vergiler, harçlar ve akaryakıta verilen zamlar ile oluşan ağır yük bu kesimin omuzlarına yüklenir.
Adaletin ve hukukun güçlü ve zenginden yana olduğu ülkelerde bu tür uygulamalar iktidarların değişmez taktiğidir. Benzeri uygulamalar ancak az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yaşanır. O iktidarlar fakiri yolunacak kaz olarak görürken, zengini destekleyerek iktidarların süresini devam ettiren, kendilerini akılı ve bilge olarak gören politikacıların bakış açısıdır. Yoksul ve dönek insanlarda bu durumdan yararlanmaktan geri durmaz. Bir torba kömüre birkaç hediyelik gıda paketine iktidarın şakşakçılığını yaparlar. İyi ki cehennem var. İyi ki ahiret var. Hukukun eksiksiz uygulandığı, haksızın indirimsiz cezalandırıldığı bir ortamın olduğunu görmek, bilmek insanın rahatlamasını sağlıyor.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
When the poor earn, where did you get it? When the rich earn, the injustices that are passed off with the tongue twister that they inherited from their fathers, are left unpunished in the courts, brings with it the question of if the meat stinks, salt, if the salt stinks, what will we use. While the taxes of the earnings of those who work and try to live by the sweat of their brows are deducted immediately, their salaries are cut before they even receive them. In a system where the alternatives of the rich regarding taxation can be reduced with the regulations in accounting, making the tax burden paid by the poor citizens is a heavy burden for the income earners. Low-income people have no other option than saying they cannot make ends meet when expressing this problem. When they insist more, the law is put into action and the poor are punished. The government tries to calm the poor citizens by saying the tongue twister, be patient, be thankful. When the economy is in bad shape, businessmen and manufacturers are not touched economically. They are offered all kinds of opportunities. Because businessmen are treated preferentially, thinking that they will support the government to get rid of the inflation monster caused by the government by opening factories and increasing employment. While the complaints of citizens from all walks of life indicate that the environment is turning into a fire, in order to close the budget deficit, farmers, retirees, employees, and civil servants are trying to end this problem by turning to the salaries of minimum wage earners. When these are not enough, statements are made every day that the country is getting better in order to cheer the citizens up. While the country's development rate increases every month, the fact that there is no change in the citizens' financial difficulties is causing the people to remain helplessly silent. Plans are being made to impose an obligation on working retirees to pay insurance premiums with a new law. Retired MPs, on the other hand, are not allowed to make additional tax payments despite receiving a few salaries. The welfare levels of countries cannot be expressed with the astronomical salaries received by the rich, politicians, and bureaucrats in high positions. In our country, it is thought that those with low incomes will save the country, and the heavy burden created by the increases in taxes, fees, and fuel prices is placed on the shoulders of this segment. In countries where justice and law are strong and on the side of the rich, such practices are the constant tactic of governments. Similar practices are only experienced in underdeveloped or developing countries. While those governments see the poor as geese to be plucked, it is the perspective of politicians who support the rich and continue their term in power, who see themselves as intelligent and wise. Poor and fickle people do not hesitate to take advantage of this situation. They act as the government's hooligans for a bag of coal or a few gift packages of food. It is a good thing that there is hell. It is a good thing that there is an afterlife. It is a relief to see and know that there is an environment where the law is applied completely and the unjust are punished without any discount.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Kürtçe (Kurmançça)
İngilizce
Türkçe
Yoksul kazanınca nereden getirdin. Zengin kazanınca babasından kalmış tekerlemesi ile geçiştirilen haksızlıkların mahkemelerde cezasız bırakılması et kokarsa tuz, tuz kokarsa ne kullanacağız sorusunu beraberinde getiriyor. Çalışıp alın teri ile yaşamaya çalışan kesimlerin kazançlarının vergileri anında kesilirken maaşları henüz ellerine geçmeden kırpılmış oluyor. Zenginin vergi konusundaki alternatifleri muhasebedeki düzenlemeler ile azaltılabildiği bir sistemde vergi yükünün yoksul vatandaşlara ödetilmesi adar gelirliye ağır geliyor. Bu sorununu dile getirirken geçinemiyorum demekten başka bir seçeneği yoktur dar gelirlilerin. Daha fazla ısrar edildiği anda hukuk devreye sokularak yoksullar cezalandırılır. İktidar ise sabredin, şükredin tekerlemesini yaparak yoksul vatandaşları teskin etmeye çalışıyor. Ekonomi kötü dudumdayken iş adamları ve fabrikatörlere ekonomik olarak dokunulmaz. Onlara her türlü olanaklar sunulur. Çünkü iş adamları fabrikalar açıp istihdamı artırarak iktidarın sebep olduğu enflasyon canavarından kurtulmasına destekleyecekleri düşünülerek onlara ayrıcalıklı davranılır. Her kesimdeki vatandaşların serzenişleri ortamın yangın yeri ne döndüğüne işaret ederken, bütçedeki açığın kapatılması için ziraatçı, emekli, çalışan, ve memurlar, asgari ücretlinin maaşına yönelerek bu sorun sonlandırılmak istenmektedir. Bunlar yeterli olmayınca vatandaşın nabzına şerbet dökmek için her gün ülkenin durumu iyiye gidiyor açıklamaları yapılıyor. Ülkenin kalkınma oranı her ay artarken vatandaşın geçim sıkıntısında değişiklik yaşanmaması halkı çaresizce susmalarına neden oluyor. Çalışan emekliye yeni bir yasa ile sigorta pirimi ödeme zorunluluğu getirilme planları yapılıyor. Emekli millet vekillerinde ise birkaç maaş almalarına rağmen ek vergi ödemeleri yapmaları sağlanmıyor. Ülkelerin refah seviyeleri zenginin ve politikacıların, yüksek makamlardaki bürokratların aldıkları astronomik maaşlar ile ifade edilmez. Bizde ülkeyi kurtaracak olanların dar gelirliler olduğu düşünülerek vergiler, harçlar, ve akaryakıta verilen zamlar ile oluşan ağır yük bu kesimin omuzlarına yüklenir.
Adaletin ve hukukun güçlü ve zenginden yana olduğu ülkelerde bu tür uygulamalar iktidarların değişmez taktiğidir. Benzeri uygulamalar ancak az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yaşanır. O iktidarlar fakiri yolunacak kaz olarak görürken, zengini destekleyerek iktidarların süresini devam ettiren, kendilerini akılı ve bilge olarak gören politikacıların bakış açısıdır. Yoksul ve dönek insanlarda bu durumdan yararlanmaktan geri durmaz. Bir torba kömüre birkaç hediyelik gıda paketine iktidarın şakşakçılığını yaparlar. İyi ki cehennem var. İyi ki ahiret var. Hukukun eksiksiz uygulandığı, haksızın indirimsiz cezalandırıldığı bir ortamın olduğunu görmek, bilmek insanın rahatlamasını sağlıyor.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
We ew ji ku anî dema feqîran ew qezenc kir? Rastiya ku neheqiyên ku bi qafiyeya ku ji bavê wî hatiye mîratekirin dema ku ew dewlemend dibe, di mehkemeyan de bêceza dimînin, pirsa xwê, eger bêhna goşt bê, û eger bêhna xwê bê wê çi bi kar bînin, tîne rojevê. Dema ku bacên li ser dahata kesên ku dixebitin û hewl didin bi xwîn û xwêdana xwe bijîn, tavilê tê qutkirin, beriya ku mûçeyên wan werbigirin jî tên birîn. Di pergalekê de ku alternatîfên bacê yên dewlemendan dikarin bi rêzikên hesabkirinê werin kêm kirin, dayîna hemwelatiyên xizan barê bacê ji bo mirovên kêm-dahat giran dibe. Kesên kêm-dahat neçar in ku bibêjin dema ku vê pirsgirêkê tînin ziman ew nikarin debara xwe bikin. Her ku israr zêde dibe, qanûn dikeve dewrê û xizan tên cezakirin. Li aliyê din hikûmet bi gotina qafiyeya “sebir û şikir bin” hewl dide welatiyên feqîr razî bike. Dema ku aborî di rewşek xirab de be, karsaz û hilberîner ji hêla aborî ve bêbandor in. Her cure derfet ji wan re tên pêşkêşkirin. Ji ber ku ji karsazan re muameleya tercîhî tê dayîn, tê dîtin ku ew ê alîkariya hikûmetê bikin ku ji cinawira enflasyonê ya ku ji ber vekirina kargehan û zêdekirina îstihdamê xilas bibe. Digel ku giliyên hemwelatiyên ji hemû pêkhateyan diyar dikin ku jîngeh veguheriye agir, lê tê xwestin ku ev pirsgirêk bi guherandina mûçeyên cotkar, teqawît, karmend û memûran were bidawîkirin û kêmasiya di nav gel de were girtin. sermîyan. Dema ev têr nakin, her roj daxuyaniyên ku rewşa welat ber bi başbûnê ve diçe, tên dayîn, ji bo ku kêliyekê bidin ser milê welatiyan. Li gel ku rêjeya geşepêdana welat her meh zêde dibe, neguherîna zehmetiyên debara welatiyan dibe sedem ku xelk bêçare bêdeng bimînin. Ji bo teqawîtbûyînên karker ên mecbûr in ku prîmên sîgorteyê bidin, qanûnek nû tê danîn. Parlamenterên teqawîtbûyî her çend çend mûçeyan wergirin jî destûr nayê dayîn ku bacên zêde bidin. Asta refahê ya welatan bi mûçeyên astronomîk ên ku ji hêla dewlemend, siyasetmedar û burokratên di meqamên bilind de distînin nayê diyar kirin. Li welatê me kesên ku dê welat rizgar bikin kesên xwedî dahat in û barê giran yê bac, xerc û buhabûna sotemeniyê dikeve ser milê vê komê.
Li welatên ku dadmendî û hiqûq alîgirê hêzdar û dewlemendan e, pêkanînên bi vî rengî taktîkên guhêrbar ên hukûmetan in. Kiryarên bi vî rengî tenê li welatên kêmpêşketî an jî li pêşkeftinê têne kirin. Dema ku ew hukûmet xizanan wekî qazên ku têne rijandin dibînin, ev perspektîfa siyasetmedaran e ku bi piştgirîkirina dewlemendan hukumdariya xwe didomînin û xwe jîr û jîr dibînin. Mirovên feqîr û yên reben jî ji vê rewşê dudilî nabin. Ew hukûmetê ji bo kîsik komir û çend pakêtên xwarinê yên bîranînê zen dikin. Baş e ku dojeh heye. Tiştek baş e ku axiretê heye. Dîtin û zanîn ku derdorek heye ku qanûn bi tevahî tê tetbîqkirin û neheq bê tawîz tê cezakirin, mirov xwe rehet dike.
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Çeviri ve düzenleme: Ramazan Pilatin
Translation and editing:
Werger û sererastkirin: