Türkiye, yönetim şekli itibari ile hükümet sisteminden, cumhurbaşkanlığı sistemine geçmiş, devletin üst kademelerinde çeşitli yeni oluşumlar yapılmış ve yeni bazı kurumlar kurulmuştur. Ancak, yereldeki yönetim sisteminde herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir.
Bir şehirdeki kurumların bütçeleri ayrı ve birbirinden bağımsız bir şekilde dağıtılmakta, her kurum kendi inisiyatifini kullanarak kendisine sunulan bütçeyi diledikleri gibi kullandıkları görülmektedir. Ülke kaynaklarının yerinde doğru kullanılabilmesi için, yatırım harcamalarının yani paranın, yerelde tek elde toplanması ve dağıtılması daha mantıklı olacağına inanıyorum.
Belediye kendi kafasına göre, üniversite kendine göre, valilik başka bir telden hareket ederek, ayrı yatırım planlamalarını yapabilmektedirler.
Özellikle belediye başkanlarına, kendi dönemlerinde harcadıkları paranın hesabının sorulamaması, gelirlerinin çok üzerinde borçlanma yapabilmeleri adeta kara deliklerin oluşmasına neden olmaktadır. Bugün Türkiye deki tüm belediyelerin aşırı derecede borçlu oldukları görülmektedir.
Bir ülkenin ekonomisinin güçlenebilmesi için, kaynaklarının tek elden toplanarak, yapılacak yatırım programlarının verimlilik esasına göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Özellikle üniversite ve belediyeler gibi özerk konumda olan kurumların, zaman zaman keyfi ve popülist denilebilecek harcamalar yaptıkları görülmektedir. En büyük örnek olarak, Ankara’da devasa bir bütçe ile yapılan parkın, şimdi kapatılmış olmasını gösterebiliriz.
Yâda herhangi bir üniversite rektörünün altına çektiği lüks araba ve harcamalar ile birlikte üniversiteye atadıkları kadroların aile şirketlerini andıran bir hal almış olması buna çok güzel örnek olarak gösterilebilir.
Bazen 5 yıl içinde bir caddenin bozulup yapılması gibi örnekleri sıralamak çabası.
Virüs belasının birçok kişiyi işsiz bırakacağı gerçeğinin yanında, birçok işletme kapanacak ve birçok kişi borcunu veremeyecektir.
Toplumsal düzenin bozulması, insanların psikolojilerinin alt üst olması ve toplumun sosyal dokusunun daha da bozulması gibi derin hadiselerin baş göstermesi kaçınılmaz olacaktır.
Gerekli önlemlerin en hızlı bir şekilde alınabilmesi için, tüm ülke genelinde ve özellikle yerelde hızlı çözüm üretebilecek ve kaynakların tek elde toplanmasını sağlayacak bir düzenin kurulması gerekmektedir.
En basitinden bir örnek vermek gerekir ise, firma çalışanlarına verilecek kısa çalışma ödeneğinin verilip verilemeyeceğinin kararını, İŞKUR İL MÜDÜRLÜKLERİ yerine, birkaç merkezde toplanmış kurullar tarafından belirlenmesi, süreci uzattığı gibi insanların mağduriyetlerine sebebiyet verilebilmekte.
Şehrindeki işyerlerini tanıyan ve daha iyi bilen, hızlı çözüm üretebilecek durumda olan kurum İŞKUR İL MÜDÜRLÜKLERİNİN bu konuda yetkili olmayışları bile işin ciddiyetinin kavranılmamış olduğunun bir göstergesidir.
Gelecekte daha fazla sıkıntının yaşanmaması, toplumsal dengenin bozulmaması için, bazı önlemlerin acilen alınması gerekliliğini hatırlatmakta fayda vardır.
Özellikle özel sektöre yönelik olarak devreye girmiş veya girecek olan bazı uygulamaların derhal gözden geçirilmesi önem arz etmektedir. İşçilere yönelik olarak devrede olan zorunlu BES uygulaması, VERBİS, İşçi Ücretlerin bankada yatırılması mecburiyeti, konkordato sürecinin basitleştirilmesi ve komiserlere ödenen ücretin makul ölçüde belirlenmesi, Şirketlere Kullandırılan KGF kredilerinde önceliğin üretim ve ihracat yapan firmalara verilmesi, KOSGEP ve bölgesel kalkınma ajansları üzerinden verilen proje desteklerinde, projelerin hikayelendirilmesi yerine, hızlı ve etkili karar vermek adına her ilde yatırım koordinasyon merkezleri kurularak, işyerlerinin bizzat yerinde incelenerek desteğin acil olarak sağlanması, tarımsal üretimi artırmak ve özendirmek için köylüye daha fazla destek verilmesi gibi bir çok önlemin devreye sokulması icap etmektedir.
Örneğin, köylerde hayvancılığı desteklemek adına her muhtarlığa, mevcut hayvan sayısına göre çoban kadrosu tahsis edilmesi, ufak olmak ile birlikte bir nebzede olsa hayvancılığı özendirecektir.
Tüm bunların yanında aşırı israftan kaçınılmalı, Dünya meselelerine daha gerçekçi bakılmalı, dünyada en çok yardım yapan 2.ülke olmak gibi hedeflerinin yanında, dünyada en çok üretim yapabilecek bir sistemin kurulması sağlanmalıdır.
Çünkü insanları asıl özünden koparan, toplumun sosyolojik dengesinin bozulmasına neden olan en büyük faktör ekonomik çöküştür.
Toplumun dengesini korumak, bozulmasının önüne geçebilmek için acil önlemler alınmalıdır.
EKONOMİNİN HEMASETE KARNI TOKTUR.