Taziye evinde otururken özeleştiri niteliğinde vaaz veren bir imam başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır : "Akşam ezanından sonra müezzin kamet getirdikten sonra namaza başlayacaktık. Namaz kılmadan evvel ayakta önce Arapça: SEVVÛ İTTESİLÛ RAHİMEKÜMÜLLAH, SEVVÛ İTTEDİLÛ RAHİMENAVERAHİMEKÜMÜLLAH, sonra da Türkçe: Saflarınızı düzeltin aranızı bitiştirin Allah size merhamet etsin deyip tam namaza başlayacaktık ki cemaatin içinden akli dengesi yerinde olmayan bir adam " İMAM EFENDİ ÖNCE SEN KENDİNİ BİR DÜZELT DE CEMAAT KENDİNİ DÜZELTİR " demesiyle cemaatle beraber gülüşüp namaza öyle başladık" deyince, bizler de taziye yerindeki toplulukla beraber bir an tebessüme boğulmuştuk.
Bu hadiseyi hatırladıkça hem tebessüm hem de tefekkür ederim. Akli dengesi yerinde olmayan bu adamın sözü günümüz alimleri eğitimcileri için çok yerinde söylenmiş, bin akıllı bile bu sözü bu kadar harikulade söyleyemezdi diye düşünürüm.
Yanlış bir şey söylemekten Allah'a sığınır, sorumluluk bilinciyle görevlerini ifa eden imam öğretmen ve eğitimcilerimizi tenzih ederim. Bazı hakikatler yanı başımızda o kadar bariz bir şekilde cereyan eder ki yazmadan da edemedim. Toplumda rol model olan alim öğretmen ve eğitimcilerimiz kişilikleriyle topluma öyle bir olumsuz örnek oluyorlar ki tam bir çöküş ve çürüme atmosferinin içindeyiz.
Yapısı kişiliği müsait olmadığı halde meslek olsun para kazansın diye kutsallarımıza halel getiren yeni nesil imamlar, sadece yazılı bir sınava göre seçilen öğretmenler, eğitimciler bu topluma ne verebilirler?
Ezbere bilgileri zihinde yük olarak taşıyan, ideolojik emeller için çalışan, insani ve manevi duygulardan yoksun olan, yazdırdığı şiir, okuttuğu kitap ve derslerin ortak paydası olan “İNSANA DEĞER” verme kavramını yaşamadan öğrencilerin sadece bedenlerine görsel olarak hitap eden bir Türkçe öğretmeninin öğretileri neye ve kime yarar?
Bilgiyi, düşünceleri aktarmaktan çok öğrencilere yol gösteren, sınav yapmaktan çok düşünmeyi öğreten, söylemekten yazdırmaktan çok yaparak uygulayarak örnek olan kaç tane öğretmenimiz var?
Ahlakın sınanma yeri eylemdir, davranıştır. Başkalarına, insanlara, doğaya, canlılara yönelik anlayış ve davranışlarımızdır. Minberdeki imam, sınıftaki öğretmen..! Elinizdeki kağıttan gayrı size imrenilecek kaç tane hasletiniz var?
Eskiden şefkatine sığındığımız, ilim irfandan beslenen, vicdanı hür muallimlerimiz vardı. Ya şimdilerde…
Allah aşkına söyleyin ilim ve bilimi tam olduğu halde kişiliğine karakterine güvenip çocuklarınızı gençlerinizi emanet edeceğiniz kaç tane öğretmen, müdür ve profesör var? Yalan yanlış cahile, ilim irfan âlime hastı, ırmakların suyu karıştı.
Menfaat çukurlarında değerlerimizi yitirince ayaklarımız çamura battı. Eskiden çocuklarımıza bulaştırırlar diye uyuşturucu baronlarından, zehir tacirlerinden korkar iken şimdilerde sınıftaki öğretmenden okuldaki idareciden çocuğumuza zarar gelir diye endişelere kapılıyoruz. Sevgi yuvası, oyun sahası, başarı hikâyeleriyle dolu mekteplerimiz vardı. Şimdilerde ise İnsan yetiştirilen okul ve eğitim kurumlarımızda liyakatsiz idareciler, kibir abidesi eğitimciler hoyratça hüküm sürerler.
İnsan yalnızca çıkarlarına ve doğal ihtiyaçlarına bağlı yaşayan biyolojik bir varlık değildir. Bütün insanlar yaratılış itibariyle farklı özelliklere sahip olsalar da Allah’ın sanatı olması hasebiyle insan değerli kıymetlidir.
Ve İnsan için erdemli yaşamak en önemlisidir. İnsanın erdemli yaşaması, ancak değerler temelinde gerçekleşebilecek bir yapı olup bu yapının en kıymetli hazinesi ise oturmuş bir karakterdir.
Karakteri şekillendiren eğitim ve eğitimci ise o halde bu işi yapacak olan kişiler de özel olmalı kişilik ve karakterleri bu işlere yatkın olmalıdır.
Eğitim ve eğitimcilik gönül işidir bu işe gönül vermeyenler yapmamalıdır. Liyakatsiz şahısların oluşturduğu işlevsiz kurumlar bir savaş tahribatından daha ağır yıkımlar doğuruyor, Okullardaki eğitimcilerimizin tutum ve davranışları eğitim seviyeleri bizleri ürkütüyor.
Gelecek adına çocuğum ve çocuklarımız adına büyük endişe duyuyorum.
Ehil olmayan ellerde yetişecek olan çocuklarımız, gençlerimiz vatana millete ve insanlığa hayırlı nesiller olamayacakları gibi bu durumun sonuçları Nazilerin saf ırk yetiştirmek için birçok masum insanı, Firavun'un da saltanatını korumak için yeni doğan çocukları zalimce katletmesinden hiçbir farkı olmayacaktır. Hatta zulmün boyutu çok daha fazla olur ki Firavun katlettiği masum çocukların sadece dünyalarına son verdi ahretleri inşallah cennet olur.
Oysa cehalete kurban gidecek çocuklarımızın gençlerimizin ne yazık ki hem dünyaları hem de ahretleri heba olacaktır...