Bu gün düşüncenin suç sayıldığı bir siyasal yapı içinde, düşünenlerin düşünce suçuyla yargılandıkları sözde İslam siyasetinde yaşamaktayız.
Daha dün düşünce ve inançlarından dolayı yargılanan ve cezaevlerine konan, düşündükleri gibi yaşamak istediklerinde onlara engel olunan kişiler bu gün iktidara gelince, kendileri gibi düşünmeyenlere reva gördükleri, baskı, hapis ve sürgünler…
Bu gün dünya düşünce günü ve bu gün sizlere İslam da ki düşünce sınırlarını ve düşünceye verilen önemi vurgulamak isterim.
Allah bize gönderdiği semavi kitabında, bizleri hiçbir zaman körü körüne ve taklit olarak ona yönelmemizi istememiştir.
Sürekli akıl sahiplerini düşünmeye ve onların akıl yolu ile Onu yani Allah ı tanıyıp, inanmalarını istemiştir.
Sürekli Akıl sahipleri ile akılcı delillerle muhatap olmak istemiştir. Anladığınız dilde ve akıl yolu ile İslam dinini kabul etmelerini, akıl yolu ile dünya daki nimetleri çıkarları doğrultusunda kullanmalarını istemiştir.
Denizde ve karada, bulunan nimetleri, hava da ve feza da bulunan imkanları akıl yolu ile kullanmalarını istemiştir, yani düşününce insanoğlunun, tüm doğayı kullanabileceğini söylemiştir.
İslam da, kimse düşüncesinden, dilinden, ırkından, özgürlüğünden dolayı ve hak arayışından dolayı hapsedilmeyeceğini emrediyor!
Bu gün İslam adına yapılan soygunları, talanları, zulüm ve işkencelerin tamamı Allah ve onun dinine isyandır, bunu yapanları İslam adına bir hizmet olarak görmemeliyiz.
Düşüncenin İslami yönüne bakalım; “İslam, okumayı yazmayı vahyin başlangıcı kılan ve kutsal kitabinin ilk ayetini "oku" diye başlatan bir dindir. Okumayı, yazmayı, öğrenmeyi temel alan İslam cehalete karsı da amansız bir savaş açmıştır. Ayni zamanda Kur'an düşünmeye ve düşünceye de büyük önem verir. Kur'an'da doğrudan mü'minleri düşünmeye çağıran "200" civarında ayet vardır. Kur'an'da "72" yerde "Düşünme" kelimesiyle mü'minler düşünme egzersizine tabi kılınmaktadır. Kur'an'ın "29" yerinde. "Tefekkür edesiniz, taakul edesiniz, tezekkür edesiniz" ifadeleri yer almaktadır. Yine "142 yerde. "Düşünmez misiniz?, düşünmüyorlar mi? düşünen bir kavim için" ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadelerde dikkati çeken nokta soru biçiminde insanlara yaklaşılmış olmasıdır. Bu da düşünmeyi sağlamak içindir.
Düşünmek fazilettir. Düşünen kafalar cesaret sahibi olur. Düşünmeyen ve başkalarının kafasıyla düşünenler ürkek ve korkak olurlar. Eğer düşünmekten endişe edilecek olsaydı Kur'an insanları sık sık düşünmeye çağırmaz, hatta Kur'an'ın "Allah sözü" inanmayanlara meydan okumazdı: "Eğer kulumuza indirdiğimiz (kitaptan) şüphede iseniz kuran' ın benzerinden bir sure getirin ve Allah'tan başka şahitlerinizi de çağırın. Eğer iddianızda doğru iseniz. (Bakara. 23-24)
Kur'an, hiçbir emir ve talimatı, insanlara baskı ile pesin hükümle, düşünmeksizin, beyin yıkayarak kabul ettirmek istemez. Kur'an düşünceye bir sınır koymamıştır. Allah'a inanmayan ya da müşrik insanlara yasak koyma ya da baskı kurma yerine, onları özgürce düşünmeye çağırmak, sorular sorarak şüpheye düşürmek suretiyle düşündürme metodunu seçmiştir. (Bkz. Tarik, 5; Abese, 24; A'raf, 185; Rum, 9; Gasiye, 17; Al-i Imran, 137; Bakara, 259; Yusuf, 109)
İslam'da "düşünce suçu" diye bir mefhum yoktur. Böyle bir bahis de yoktur. Hz. Peygamber'in tertemiz esi Hz. Aişe validemiz hakkında münafıklarca atılan iftira Kur'an ayeti ile red edilmiş, Hz. Aise aklanmıştı. İslam tarihi'nde "ifk olayi" diye adlandırılan bu olayda Hz. Peygamber iftira yı atanlara herhangi bir ceza uygulamamıştır. Oysa ayet inmeden önce sahabenin ileri gelenleri olayla ilgili görüş belirtiyor, bazı düşüncelerini aktarıyorlardı. Hz Ali'nin Hz. Peygamber'e "Sana dünyada ondan başka kadın mi yok" mealindeki teskin etmeye yönelik sözleri mervidir. İslam'ın düşünce özgürlüğüne yaklaşımını şu ayetler çerçevesinde açmaya çalışalım:
"Yoksa Kur'an'a uydurma mi diyorlar? De ki, uydurulmuş on sure getirin, eğer gücünüz yetiyorsa, davanızda doğru iseniz, Allah'tan başka gücünüzün yettiği kimseleri çağırın." (Hud, 13) Bu Kur'an Allah katından olup ondan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Fakat kendinden öncekini (İncil'i) doğrulayıcı ve kitabi (Tevrat'ı) da açıklayıcı olarak gönderilmiştir. Kur'an'da hiçbir şüphe yoktur. O alemlerin Rabbi tarafından (gönderilme)dir. ""Yoksa Muhammed onu uydurdu mu diyorlar? De ki, onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz. Allah'tan başka gücünüzün yettiği kadar kimseleri çağırın." (Yunus 37-38)
bu ayetlerde muhaliflere tanınan düşünce özgürlüğünü, dünyada hiçbir düzen ya da siyasal rejim tanınmamıştır. İslam bir inancın bir düşüncenin baskıyla değil, özgür bir ortamda akil ile ve düşünülerek benimsenmesini istediği gibi, kendisi hakkında şüpheye düşenleri yok etme mahkum etme yerine, serbest düşünce yolunu ardına kadar açma üslubunu benimsemiştir. Bu durum İslam'da düşünce özgürlüğünün zirvede olduğunu gösterir. Kur'an bütün peygamberlerin ümmetlerine düşünce özgürlüğü tanıdıklarını, geçmiş büyük peygamberlerin mucizeler gösterdiğini, insanlara baskı ile değil, ikna ederek kendi akıllarıyla inandırma anlayışını hakim kıldıklarını göstermektedir.”
İslam Dini özgür düşünmeye bu kadar önem vermişken, bu kadar özgürlük tanımışken, İslam adına düşüncelerinden dolayı hapislerde çürüttüklerimiz ve düşünüyorlar diye Terör suçlaması ile onları terörist ilan ettiğimiz, bir sistemde, Dünya düşünce gününü Peygamber ve onun Eshab ına atfetmemiz gerekirken, batılılar İzci ve düşünce gününü ilan ederek, bunu kendilerine mal etmişlerdir.
Bunu da düşünüp akıl edemiyoruz o zaman bizim bu günü idrak etmemizde mümkün değil.