?>

ÇIKARLAR UĞRUNA YALAKALIK!

Mehmet Cevat Kerem

6 yıl önce

İnsanoğlunun yaşam çizgisini belirleyen bazı faktörler vardır. İçinde yaşadığı toplumsal değer yargıları, inanç, aldığı eğitim ve öğretim,teknolojik gelişmeler gibi faktörler ,insanın yaşam tarz ve tercihlerini belirlemede büyük etken oluştururlar.

Tüm değerler bileşiminin toplamından bir hayat görüşü oluşmakta bunlardan bazılarına da ideoloji dediğimiz gibi bazılarıda bunu yaşam felsefesi diye adlandırılar.

 

Özellikle günümüzde bir çok insanın, sırf ekonomik menfaati uğruna, inanmadığı bir çok değer ve inanca, inanıyor gibi davranmakta olduğunu görmekteyiz. Adeta film artisleri gibi rolden role girmekte, o partiden diğerine ,diğer dernekten diğer derneğe,vakıftan vakıfa geçişler çok hızlı olmakta ve buna üstüne üstlük büyük yetenek denildiğine şahit oluyoruz.Utanma duygusuunun kaybolmasına yetenek iş bitirme denilmektedir.Bu tür insanlara, yalaka insanlar denilir. Toplumumuzda yalaka tipli dediğimiz insan figürünün her geçen gün arttığını söyleyebiliriz.

 

YALAKALIĞI , Prof. Dr. Yücel Oğurlu ŞÖYLE TARİF ETMİŞTİR.

 

Yalakalık bir ruh hali ve karakterdir. Satıcısı ruhunu satar, alıcısı ise çevresindeki yalakalar üzerinden itibarının yükseldiğini zanneder.

Yalaka, üstlerinin ahlaka, hukuka, insanlığa ve her türlü ilke ve duruşa ters taleplerine asla “hayır” demez. Sürekli tabasbus eder, el ovuşturur, gerdan kırar. Çok kıvraktır…

O, insanlık bilmez, iyiliği, hayrı anlamaz; onun vefası, duruşu, karakteri yoktur. Hayatında menfaati karşılığı olmayan hiçbir işi ve hesabı yoktur. İnsan suretinin altında, çıkarlarına ulaşacak basamaklar olan sahte bir gülüşle kaplı suratı ve şeytanca yönettiği ilişkiler yumağı vardır.

 

O, kendi bedenine, menfaatlerine ve şeytani aklına taparcasına âşıktır…

Bir fikri olmadığı için sözlerinin gerçek bir değeri olmadığı gibi aklının, hayatının ve ruhunun köşeleri, sınırları yoktur; o yusyuvarlak bir toptur. Yuvarlanamayacağı mecra, giremeyeceği delik, şeklini almayacağı kap yoktur… Yalaka için yegâne kıble, çıkarları, hevâ ve hevesidir.

 

Gerçek bir insanın en önemli organları olan kalp ve beynin yerini yalakada “dil” alır. Onunla üstlerinin duymak istediklerini anlatır; yalan söyler; çarpıtmalar yapar, gevezelik eder. O, cerbeze sanatının ustasıdır. Aynı dille yağ çeker, şirinlikler yapar… Aynı dille, el, ayak, hangi organ önüne çıkarsa yalar. Onunu için bu dilin önemi, ona çıkarlarını, konumunu, makamını koruyacak; onu daha yukarı taşıyacak bir koruma sağlamasıdır.

Onun dünyasında ilke, kural, erdem ve gerçek yoktur. İlkesizlik hayatının kuralıdır… Küçük menfaatleri için bütün dünyayı ateşe verebilir.

 

Yalaka, tutarsız, kimliksiz ve kişiliksizdir. Sabun gibi elden kayıp gider. Rüzgâr gülü gibi hızla yön değiştirir. Dışarıya aksini göstermeye çalışsa da yalakanın fikirleri, ilkeleri ve inançları yoktur.

Yalakanın tanrısı menfaatidir. Araçları ve basamakları ise çevresinde onun menfaatlerine hizmet edecek ve kendilerine dost gibi davrandığı, ama gerçekte köle gibi gördüğü, kullanabileceği insanlardır.

Yalaka için devletin, idarenin, bürokrasinin, üniversitenin, çalıştığı kurumun, dairenin, derneğin, vakfın ve insana hizmet edebilecek hiçbir organizasyonun değeri yoktur. Onun için bütün bu varlıklar, sözde/söylemde kullanabileceği ve kendisine hizmet ettiği kadar mana taşıyan kalıplardır.

Yalakaların sardığı kurumlar gelişemezler… O kurumlarda şeklen, sureten işler çok güzel yürür. Gerçekte ise yalakaların sardığı kurumların içi boştur, anlamsız, plansız ve hedefsiztir.

 

Yalakalar, kurum, toplum, millet vs. için asla risk almazlar; inisiyatif kullanmazlar. Sorumluluklar ortaya çıktığında sıvışıp meydandan yok oluverirler.Başkalarının başarılarının üstüne atlayıp yağmalamayı da çok iyi bilirler ve fark edilmediklerini zannederler.

Yalaka,  sırnaşıktır, utanmazdır, yüzü kalındır. Bulunduğu yerde diğer yalakaları bir mıknatıs gibi kendisine çeker. Birbirleriyle menfaatleri çatışmadığı sürece aralarına kemik atılmamış köpekler gibi kardeşçe ve sürü halinde yaşayabilirler. Ama ahenklerini bozmaya tek bir kemik parçası bile yeter.

Onlar, zor gördüğü ve bedelini ödeyemediği uzmanlık, bilgi, yetenek ve topluma katkılarıyla yükselmezler…  İlişkileri ile yükselirler… Aklı, becerileri ve kişiliğinin üstünde yükselenler gibi değil, yükselmek için başka yerlerini kullananlara benzerler. Yalakanın ırkı, cinsiyeti, dini, mezhebi, ideolojisi fark etmez; yalaka yalakadır.

Ancak şunu da tespit etmeliyiz: Aynen rüşvet suçu gibi, yalakalığın alıcısı olmazsa, satıcısının malı elinde kalır. Peki, kimlerdir yalakalığın alıcıları?

 

Hayatta en büyük değer, insanın inandığı değerler ile samimi olması ,değerlerini  mevki makam,maddi kazanç kapısı için kullanmamasıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI