Dünya çevre koruma günü, günümüz dünyasında çevreyi tam olarak koruma neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Bunun başlıca nedeni ise sanayi, teknoloji ve kalkınma, büyüme arzusu, insanların daha lüks ve daha rahat yaşama arzuları bu doğa nın doğallığını yok ediyor.
Hem havamızı, hem de, toprağımızı, yeşilliğimizi, mavili denizlerimizi yok ediyoruz.
Öncelikle daha fazla ısınmak ve daha temiz, daha rahat bir enerji elde etmek için, kömür madeni ile ısınıp, fabrikaların bacalarını tüttürüyoruz.
Bu maden gerçekten aldığımız oksijeni tükettiği gibi, doğadaki bitki örtüsünü yok ediyor, çok zararlı olan bu enerji kaynağı oluşturduğu sera etkisi ile mevsimlerin bile yok olmasına neden olduğu gibi, tüm doğanın dengesini bozuyor.
Daha sonra insan oğlu toplu taşıma araçlarından, aile araçlarına geçiş için, daha temiz bir yakıt amacıyla Petrol kaynaklarına yöneldi.
Petrol Kömür kadar olmazsa da yine aynı etkileri oluşturan doğa için zararlı bir enerji kaynağı, bu kaynak ile ham çevre hem de doğamız hava ve suyumuza kadar kirlenmektedir.
Uzun yıllardan beri tüm dünya nın olmazsa olmazı, termik santraller, gazla dönen enerji santralleri ve fabrikalarda kullanılan Petrol türevleri, Fuel oil ve asfalt gibi, otomobillerde kullanılan, benzin, gaz ve motorin gibi yakıtlar…
Birde petrol türevleri ile çalışan araçlar için daha rahat seyahat etmek için yapılan devasa yollar, otobanlar ve tüneller…
İşte bu enerji kaynağı ile çalışan makinaların hem havamıza, hem çevremize, hem de yer altı kaynaklarına verdiği zarar.
Devasa yollar ve dev petrol kuyuları doğaya ve çevreye çok büyük zararlar vermektedir.
Petrol kuyuları dünya nın her yerindeki içme suyu kaynaklarına zarar verdiği gibi, yer üstündeki dağları, tepeleri, ovaları yok ederek, bitli örtüsüne çok zarar vermekte hatta uçan uçakların, havada özgürce uçan kuş sürülerine bile zarar verdiği bir gerçek.
Yani çevreyi korumak bu zamanki enerji kaynakları ile mümkün değil, ya çevreden vaz geçeceğiz veya sanayi ve teknolojiden, insanımız o kadar teknolojiye alışmış ki ondan vaz geçmesi mümkün değil.
Otomobillere olan bağımlılığımız, uçaklara olan alışkanlığımız, evde kullandığımız elektronik cihazlara olan gereksinimimiz…
Kısacası hayat tarzımız bizi çevreci olmaya ve çevreyi korumaya engel teşkil etmektedir, çevreci dediğin bu dünya düzeninde ormanda, çıplak ve ağaç kovuklarında yaşayan kişi olması lazım.
Günümüz çevrecileri, hem teknolojiyi sonuna kadar kullanıp bağımlılık seviyesinde bağlı, hem de bir kuş öldüğünde, bir balık karaya vurduğunda, bir ağaç kesildiğinde kendince kıyamet koparan oluyor.
Oysa çevreci kişi bataklığı kurutmak için köklü tedbirler almak üzere bilimsel bir metot ile çevreye zarar veren her türlü eylem ve teknolojiye karşı çıkmalıdır.
Hangi çevrecinin otomobili yok, hangi çevrecinin evinde elektrik yok, hangi çevreci teknoloji eseri ürünleri protesto ederek kullanmıyor.
Şu anda Hasankeyf i sular altında bırakan baraj projesi bile çevrecilerin utanç kaynağıdır, kim yeterince bu projeye karşı çıktı?
Devlet politikası ile siyasi bir kamplaşmaya dönüşen bu antik ilçemize çevreciler sahip çıkacağına siyasiler sahip çıkınca iş milli ve dini bir intikam alma projesine bilinçli olarak dönüştürtüldü ve halkın bir kesimi desteklerken, bir kısmı karşı çıktı.
Bu iki kampta yer alan şahısların ise hiç birinin çevrecilik ruhu ile düşünmediği çok açık ortada, sonuçta, doğamız, canlılarımız ve çevremiz tamamen yok edilirken, tarihte gömüldü.