Günümüz Türkiye’sinde her toplumun kendine göre oluşturmuş olduğu farklı siyasi veya ideolojik tercihlere sahip birer siyasi kahramanı vardır. Herkes o kahramanının çizmiş olduğu perspektif olaylara bakmakta ve ona göre değerlendirmeler yapmaktadır.
Seçimler yaklaşmakta. İnsanların nabzını yokladığınızda veya TV’lerde anlatılanlara baktığımızda, insanın hayretler içinde kalmaması mümkün değil. Neden derseniz acaba? Çünkü hala insanların bir kısmı vefat etmiş, ya da hayatta olan liderlerinin çizgisinin peşinde olacaklarını ve seçim sürecinde onların siyasi argümanlarını, hedeflerini, hayallerini kullandıkları görülmektedir. Ne zamana kadar kendi çizgileri doğrultusunda hayata bakacaklar diye insan sormadan edemiyor. Mevcut siyasilerimizin büyük çoğunluğu, hemen hemen birçok konuşmalarında, siyasi analizlerinde onlara atıflar, methiyeler yapmaktalar. Belki de yapılması gerekiyor. Ancak gereğinden fazla bir şekilde yapıldığı görüşündeyim. Yeni siyasetçilerimiz ve yöneticilerimiz dünyadaki ve Türkiye’deki değişken koşullara göre hareket edip bu doğrultusunda günün şartlarına uygun projeler, hedefler ve kararlar alabilmeliler.
Örneklemek gerekir ise; Mesela birileri hala rahmetli ERBAKAN Hocaya manevi bağlılık adına, ya da en azından ima yolu ile de olsa insanlardan oy istemektedirler. Aynı şekilde bir diğeri, MUHSİN YAZCIOĞLU’nu kullanmakta onların manevi ruhlarının arkasına sığınmaktalar. CHP’yi derseniz; onlarda her ne kadar bu dönem ATATÜRK’ü fazla kullanmamışlar ise de yine tutundukları ve medet umdukları ana nokta onun ruhudur. AK Parti’nin ise; yeni ideologu, lideri haline gelen sayın ERDOĞAN olmuştur. Başbakan ve AK Parti’nin yönetim tabakasında olanlar hemen her konuşmalarında ona atıf yapma gereğini duymaktadırlar. Daima onun belirlediği hedefte hareket edeceklerini 2023 hedefine ulaşmak için ne yapılması gerekiyor ise onu yapacaklarını söylemektedirler.
Ya HDP. Onların ideloğu ise, ABDULLAH ÖCALAN’dır. Bunu inkar ettiklerini söyleyemeyiz. Onun belirlediği yolda hareket edilmekte ve bu bağlamda siyaset üretilmektedir.
Bu olgunun kısa sürede yok olacağını hiç düşünmüyorum. Tüm farklı siyasi görüşteki toplumların dünya ya bakış açılarını uzunca bir süre değiştireceklerine ve bunun üzerinde siyaseti yapmayacaklarını söylemek zordur. Bugün seçimde oy kullanacak olan seçmenin kaçta kaçı mevcut adayların profiline göre oy vermekte acaba?
Bu olgunun tamamı ile yanlış olduğunu söylemek ve insanların bir anda bu duygularından, ideolojik ve siyasi geçmişlerinden vazgeçmelerini beklemek elbette ki mantıksızlık olacaktır. Belki de kimilerine göre, zaten hepte öyle olması gerektiği inancı vardır. Bunu küçümsemek ve ayıplamak adına söylemiyorum. Sadece var olduğuna inandığım bir durumu dile getirmek istedim. Her siyasi partinin kemikleşmiş diye tabir edilen sempatizanları oluşmuştur. Dünya yıkılsa bile kendi görüşünden bir santim bile geri adım atmayacak olan bu seçmen kitlesinin bir kısmı; hala Saadet Partisine ERBAKAN için BBP’ye MUHSİN YAZCIOĞLU için CHP’ye oy verenler ATATÜRK ve laiklik, MHP TÜRKEŞ için, AKP oy verenler ERDOĞAN için ve HDP’ye oy verenlerde ABDULLAH ÖCALAN için oy vererek tercihlerini belirlediklerini görüyoruz. Acaba gelişmiş batı toplumlarında ki siyasi partilerde de Türkiye’deki gibi hiç değişmeyecek, ölmüş olsalar bile daima onlardan ilham alan siyasi partileri var mıdır?
Yani bileri sahalara çıkıp işte şöyle böyle yapacağız vaadinde bulunmasın bence. Kendilerini de hiç yormasınlar. Kanaatimce seçmenin oy tercihinin bu saatten sonra çok hem de çok az değişebileceği yönündedir. Seçim gününe kadar ki ekonomik gelişmeler bunda biraz belirleyici olabilir. Zaten ne olursa olsun dediğim seçmen kitlesi, ekonomik ve diğer gelişmeleri hiç dinlemeyecek şekilde inandıkları noktaya kitlenmiş durumdadırlar.
Ne zamana kadar, oy verdiklerimize, kendi becerileri, iyi yaptıkları işler ve başarıları için oy vereceğiz acaba? Sizce kısa sürede bu mümkün müdür?