Dünya barış gününe giderken, barışın anlam ve önemi üzerinde iyi düşünmek ve yerinde kalıcı bir barışı dünya ya hakim kılalım.
Bu gün barış günü münasebeti ile barış naraları atıp, sloganlar ve barış edebiyatı yaparak, bir araya gelecek ardından ise bir sürü anti barışçı eylemlere girişeceksek, anlamsız olur.
Dünya da en çok barışı isteyenler dünya barışını tehdit eden unsurlar ve devletlerdir, barış güvercinini uçuranlar, güvercinin kanatlarına bombalar yerleştirerek uçurtuyorlar.
Dünya barışı ile onun tarihçesine bakacak olursak, Eskiden Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya'nın 1939 yılında Polonya'yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı'nı başlattığı tarih olan 1 Eylül'ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan etmiştir.
Bir başka gün ise 21 Eylül olarak kutlanan, Dünya Barış Günü veya Uluslararası Barış Günü, her yıl 21 Eylül tarihinde kutlanan uluslararası bir bayramdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, Genel Kurulun açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiştir.
Barışın anlam ve önemi üzerinde tam olarak anlaşamayan dünya devletleri, özellikle barış kelimesinin sıkça kullanılmasının yanında, dünya barışı için en modern silahları üretmekte ve en acımasız savaları çıkararak, savaş sanayi teknolojilerinin, iyi kar etmesini sağlarlar!
Bu gün emperyalist ve yayılmacı emeller besleyen tüm ülkelerin en önemli hedefinin barış olduğunu özellikle bu günlerin birleşmiş milletler topluluğunca kutlanmasını isterler!
Her gün çatışan üçüncü dünya ülkelerine barış getirmek için toplanan bu örgüt, her nedense dünya da barışın kaldığı bir tek ülke bırakmamaktadırlar.
Gelişmenin, me4deniyetin, çağdaş ülke olmak ve sanayide, teknolojide, ileri gitmenin en önemli kriteri savaş sanayisi olduğu bu sanayinin kar etmesi için, dünya da savaşın yaygınlaştırılması gerektiğini biliyoruz.
Son yıllarda özellikle montaj veya algı yolu ile savaş sanayisini geliştirdiğini iddia eden ülkemizde maalesef saray rejimi bu manipüle edilen sanayi ile birçok kurumun bütçesinin peşkeş çekmekte ve hayal ettirdiği savaş sanayisinde maalesef hiçbir adım ilerlememektedir.
Her gün kara ve hava hareketleri ile sözde terör örgütlerine saldıran ülkemizde 40 yıldır, savaş sanayisine harcanan ve savaş için kullanılan bütçe ile kişi başına düşen milli gelir 20 bin dolara çıkmış olacaktır.
Bu savaş için hem insan kaynakları, hem de ekonomik kaynaklarımız tanka, topa ve uçağa gitmektedir, sonuç ise her zaman olduğu gibi yok!
Bizler özellikle dünya barış günlerinde insanlarımızı ve yöneticilerimizi, yurtta barış ve cihanda barış sloganı ile savaş sanayine verilen kaynakları durdurmasını istemeliyiz.
Barışın kalıcı ve sürekli olması, kaynakların müreffeh bir ülke için harcanmasını istemeliyiz, her gün Çanakkale zaferi, Malazgirt zaferi…
Gibi hayallerle avutulacağımıza, teknoloji, kalkınma ve gelir dağılımdaki oranlarla barışın gelmesini sağlamalıyız.