AİLE İÇİ ŞİDDET İLE AİLE İÇİ ÇÖKÜNTÜ!...
Bizler sürekli aile içi şiddet, Kadına şiddet ve Kadın hakları üzerinden siyaset yaparken, toplumun dindar kesimleri ise Kadının evde çocuk bakarak, yeni nesilleri yetiştirmesi üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bakın İstanbul sözleşmesindeki kararları ve iptalin sebep sonuçlarını irdeleyecek olursak, bunun altında, seminizm ve anti seminist bir yaklaşımın çatışması olarak göreceğiz.
Ateistler ile deistlerin çatışma alanına dönen ülkemizde, sözde dindar kimliği ile bu topluma yön vermeye ve dizayn etmeye çalışanların, dindarlık adına yaptıkları tüm eylem ve hareketlerin sadece toplumda bir fark yaratma peşinde olduklarını gösteriyor.
Bu süreden sonra neyin doğru ve neyin yanlış olduğu değil, neyin yerli ve neyin yabancı olduğu üzerinde çatışma oluşturulmaktadır.
Türkiye’yi yeni fethetmiş gibi davranan, anti laik kesim, Laiklerin getirdiği her şeye önceden peşinen karşı gelerek, ret etme politikası sonucu, hiçbir gelişmeden sonuç alamıyoruz…
Biz Kadın haklarını ve Kadın işkenceyi İslam adına istesek Ateistler ve Laikler bunu kabul etmeyecek ve birçok eksiğini bulacaklar…
Laiklerin Kadın, Çocuk ve İnsan Hakları alanında bir talepleri veya bir projeleri olsa buna hemen karşı çıkar inançlı dindar kesim!
Sonuç toplum tam bir çıkmaz içinde, son gündeme gelelim ve Ayvatoğlu denilen kişinin yaşam koşulları ile koparılan fırtınada iki kesimin yaklaşımı…
Ayvatoğlu, genç ve iktidar partisinin içinde kısa sürede yoksulluktan, varlığa geçişin sancılarını çeken biri, yani sonradan görme, mal mülk görünce çılgına dönen biri!
İşin ilginç tarafı bunu iki kesiminde Laik ve anti Laik kesimin hala bir siyasi araç olarak bu olayı kullanması…
İktidara karşı olanlar, dindar bir parti içinde yetişen bir genç şahsın, bu kadar tutucu bir ortamda nasıl olurda, Karı, kız, Fuhuş ve içki, hatta Eroin ve Morfin müptelası olur!
Bu Ayvatoğlu AKP’nin siyasi olarak yozlaşmasını gösteren bir kanıt olarak değerlendirilmektedir!
Aynı zamanda, vurgunlar, yolsuzluklar ve çirkin ilişkilerin bu kadar su yüzüne çıkması ile İslami yozlaşma olarak değerlendirmektedirler…
Yani hem siyasi, hem de dini yönden çok güzel bir malzeme olarak kullanılan bu gence ise İslami kesim çok farklı bir şekilde yaklaşmaktadır.
İle meclisi meclisi kurucusu ve İstanbul sözleşmesinin çekilmesini Mekke fethi gibi gören, Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak,” lüks araçta uyuşturucu kullanırken görüntülenen ve lüks yaşamıyla dikkat çeken AKP Genel Merkezi büro personeli Kürşat Ayvatoğlu'na ilişkin olarak, "Ayvatoğlu'nu 'günah keçisi' yapıp, onu linç etmek bize bir şey kazandırmaz, tabii onu koruyup, himaye etmek, olayın üstünü örtmek de. Hepimizi suçluyuz" düşüncesini dile getirdi.
Yani olay yine iki taraftan da siyasallaştırılarak işin özüne inilmeden, malzeme olarak kullanılmaya başlandı.
Aslında bu olayda sebep ve sonuç ilişkisi içinde bakılacak olursa, Kemalist layık sistemin oluşturduğu, batılı aile yapısı ile, İslamcı Anti laik kesimin oluşturduğu gerici ve yobaz eğitim sonucu Aile yapısının ve toplumun ahlak yapısının ne kadar büyük darbe aldığının açık göstergesidir!
Toplumu tamamen ayrıştıran bu iki kutup maalesef toplumu tamamen ucube haline getirerek, ne laikliğin nimetlerinden ne de İslamın nimetlerinden yararlanma imkanı bırakmadı, oysa ortak paydamız İnsan ve insani bir yaşam tarzı ile insan yakışır bir aile yapısı olmalıydı!