Ahlaki değerlerin oluşumunda, toplumsal değerler, din, gelenekler, görenekler, bireyin aldığı eğitim seviyesi gibi birçok faktör belirleyici bir rol oynar. İnsanların ahlaki tercihlerini, toplumsal yapı ve kültürel kodlar şekillendirirken, bu süreçte din ve eğitimin de büyük etkisi vardır.
İslam toplumlarında ahlak anlayışı ve bu ahlaka aykırı davranışların artış sebepleri üzerine bir analiz yaparken, Batı toplumları ile kıyaslandığında dikkat çekici farklılıkların olduğu görülecektir.
Bir toplumun ahlaki değerleri, o toplumun tarihsel, kültürel ve dini arka planına dayanır.
Gelenek ve görenekler, bireylerin çocukluktan itibaren maruz kaldıkları ilk sosyal normlardır. Aile, okul, sosyal çevre, medya gibi etkenler bu değerlerin yerleşmesinde etkilidir.
Örneğin, bir toplumda dürüstlük, sadakat, adalet gibi kavramlar yüceltiliyor ve bu değerler sürekli vurgulanıyorsa, bireylerin bu normlara uygun davranma eğilimleri güçlü olacaktır. Din ise bu toplumsal değerlerin en önemli şekillendiricilerinden biridir.
İslam’ın temel değerlerinden olan dürüstlük, adalet, kul hakkı gibi konulara iman eden günümüz bireyleri, bu değerleri hayatlarına tam anlamıyla yansıtmamaktadırlar. İnanç yüzeysel bir şekilde benimsenirken, bireyler ahlaki yükümlülüklerinden kaçınmaktadır.
Daha çok dinin ritüelleri yerine getirilmekte, ibadetin manasından uzak hareket edilmektedir. Buda, "Allah’a ve ahirete inanıyorum" diyen bir bireyin, yalan söyleyip rüşvet almasına, ticari hayatta insanları kandırması, haklarını yemesi, zülüm etmesi, dolandırması gibi sebeplere yol açmıştır.
İslam toplumlarında süregelen siyasi istikrarsızlıklar, yolsuzluklar ve adaletsizlikler, toplumsal düzeni ve ahlakı sarsan önemli faktörlerdir.
Adaletsizlik ve hukuksuzluk, bireylerin toplumdaki kurallara ve adalete olan inancını zayıflatmıştır.
Eğitim, ahlaki gelişimin en temel taşlarından biridir. Ancak, bazı İslam toplumlarında eğitim sistemlerinin yetersizliği veya dinin yanlış bir şekilde yorumlanması ahlaki çöküşe zemin hazırlamıştır.
Kur'an ve İslam’ın temel ahlaki prensiplerinin öğretilmemesi veya yanlış öğretilmesi, bireylerin etik çerçevede yaşamalarını zorlaştırmıştır.
Bazı İslam toplumlarında dinin politik araç olarak kullanılması, dinin asıl işlevinin dışına çıkarılmasına sebep olmuştur. Din, toplumu iyileştirmek ve bireyleri ahlaki olarak geliştirmek yerine, iktidar mücadelelerinde bir baskı aracı olarak kullanılabilmektedir. Bu yöntemler günümüzde deizmin artmasına neden olmuştur.
Birçok İslam toplumunda dinî öğretiler ile gelenekler birbirinden farklıdır. Bazen geleneksel davranışlar, İslam’ın öngördüğü ahlaki normlardan sapmış olabilir. Bu durum, bireylerde ikili bir ahlak anlayışı yaratır.
Batı toplumlarıyla İslam toplumlarını kıyaslarken, genellikle adalet, insan hakları, ifade özgürlüğü ve bireylerin haklarına saygı konularında bazı Batı ülkelerinin İslam toplumlarına göre daha ileri olduğu görülür.
Batı toplumlarında bireylerin hakları genellikle daha güçlü bir şekilde korunur ve bireyler, toplumla olan ilişkilerinde sorumluluk bilinci taşır. Ahlaki normlar, dinî bir zorunluluktan ziyade, sosyal bir sorumluluk olarak kabul edilir. Bu, suç oranlarını düşüren önemli bir etkendir.
Örneğin inançsız olan toplumlarda bile adalet, insan hak hukukuna olan saygı kendini inançlı gören bir çok milletten daha üstündür.
İslam toplumlarında ahlaki çöküşün artmasının bir diğer sebebi, suistimal edilen dini söylemlerdir. Suç işleyen bireyler ya da topluluklar, sıkça şeytana uydukları için hata yaptıklarını söyleyerek kendilerini savunur. Bu, ahlaki sorumluluktan kaçmanın bir yolu olarak kullanılır ve bireylerin işledikleri hataları ciddiyetle ele almalarını engeller.
Böylece sorumluluk sadece şeytana atfedilirken, bireyler kendi eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçınırlar. Bu, hem ahlaki bir gevşeklik yaratır hem de toplumdaki adalet duygusunu zedeler.
Toplumların ahlaki yapısı, inanç sistemleri, gelenekler ve eğitimle şekillenir. Ancak bireylerin bu yapılar içinde aldıkları sorumluluk, onların ahlaki seviyelerini belirler.
İslam toplumlarında görülen ahlaki çöküş, inanç ile pratik arasındaki kopukluk, siyasi istikrarsızlıklar ve dinin yanlış yorumlanması gibi faktörlerle açıklanabilir.
Batı toplumlarıyla kıyaslandığında, İslam toplumlarının ahlaki çöküşünün önlenmesi için dinin doğru anlaşılması, hukukun üstünlüğü, adaletin sağlanması ve eğitim sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir.